Oynatıcıya atlaAna içeriğe atlaAltbilgiye atla
  • evvelsi gün
Birbirinden değerli edebi eserleri kaleme alan usta ellerin hikayesi “Yaşadığımız Günler” ile Ülke TV ekranlarına taşınıyor. Yaşadığımız Günler, pek çok esere imza atmış yazarları, şairleri, edebiyatçıları, ilahiyatçıları, düşünce insanlarını konuk ediyor ve hayat hikayelerini bizzat kendilerinden dinliyor.

Bambaşka dünyalara kapı açan edebi eserlerin yazarlarının hisleri, düşünceleri, bilinmeyen yönleri ve karşılaştıkları zorlukları bizzat kendilerinden öğrenen Yaşadığımız Günler, izleyenlerini merak dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Okuyucusuna hayaller kurduran, kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan kimi zaman da eşsiz duygular yaşatan bu eserlerin yazarlarının hayalleri neydi peki? Onların hayat serüveni romanlardaki gibi mutlu sonla mı bitiyordu yoksa hüzünlü bir son mu?
Döküm
00:00MÜZİK
00:30MÜZİK
01:00Benim gazeteden ayrılmam, gazeteye o kadar odaklanmışız, bir aile olmuşuz.
01:24Yani orada çalışanlarla çok paylaşıyoruz her şeyi.
01:30Gazeteye vereceğimiz manşeti bile Ali diye bir hizmetlimiz vardı, İbrahim amcamız vardı.
01:40Manşeti belirlediğimiz zaman hep tartışıyorduk yani.
01:45Şakir'le, Mehmet Ocaktan'la, Edip Gönenç, Ahmet Kod falan.
01:50Onları da çağırıyordum son anda İbrahim amcanla, Ali'yi.
01:55Okuyordum onu, onların tepkilerini alıyordum.
01:57Böylece karar kılıyorduk yani şeye.
02:01Yani çünkü kitledeki yansıması o hisleri tartmak için.
02:07İdealistçe bakıyoruz.
02:09Kurumlaştırmak istiyoruz yani gazeteyi, gazeteyi geleceğe taşımak istiyoruz.
02:13Kurumlaşsın istiyoruz.
02:14Mustafa Karasanoğlu, rahmetli oldu müessese müdürü.
02:24Nilsan tesisleri kurulmuş, ofset tesisleri.
02:27O zaman yani şeyde, Cağaloğlu'nda en iyi tesislerden birisi.
02:33Rotatif sistemde şeye, ofset sisteme geçiş.
02:36Ofset'te yapacağız.
02:39Gazete zaten sempatisi olan bir gazete okuyucu nezdinde.
02:43Üslup olarak, muhteba olarak çok sempatisi var.
02:48Dolayısıyla ofset basınca biz biraz daha heyecanımız arttı.
02:52Ofset basılacak.
02:53Yani nefaseti gazetenin, baskı nefaseti iyi olacağı için okuyucu daha çok mutlu olacak.
03:02Öyle düşünürken, Mustafa Karasanoğlu yönetim kurulunu topladı.
03:08Maliyeti düşürme hesapları yapıyorlar.
03:12Yani rotatif sisteme göre hazırlayalım.
03:17Nasıl bir sistemse o zaman işte şimdi çok detaylı ayrıntılarını bilemiyorum.
03:21Ofset sistemde basacağız ama rotatif sistem esasına göre hazırlanacak gazete.
03:27Bu sefer gazetede bir kirlilik oluşuyor elinize aldığımız zaman.
03:31Ben de onu kabul etmem mümkün değilim.
03:34Ben dedim bu sizin önerdiğiniz sistemi kabul etmiyorum.
03:41Ben kendimi odaklanmıştım, tekstif olmuşum gazeteye.
03:44Kurumlaştırmak, geleceğe taşımak gibi bir hevesimiz, irademiz, heyecanımız var.
03:50Yönetim kurulu Mazhar Gürgen Bayatlı gazetenin sahibi gözüküyor ama kuyumculuk yapıyordu yani sembolik sahibi.
03:59Hatırladığım Osman Nur Önü Gören, Zeki Çamur diye iş adamları var.
04:04Onlarla toplandılar.
04:06Ya dediler Mehmet Durlu bu gazete üzerinde çok ısrar ediyor.
04:10Oysa biz milli gazete bir kazaya uğrarsa ikinci bir gazetemiz olsun diye bu gazeteyi mecraya aldık.
04:18Aldık deyince ben hayıflandım yani üzüldüm.
04:22Dedim ki sizin bu öneriniz eğer onaylanacaksa ben gazetede yokum.
04:29Yani gazetenin geleceğini görmüyorum o zaman.
04:32Zaten sınırlı tirajla mücadele veriyoruz.
04:37Biraz daha tiraj yelpazesini genişlesin diye.
04:41Öyleyken yeni bir daralmaya doğru gitmeyi kabul edebilir miyim?
04:45Yok dedim ben sizin bu teknik kararınıza, teknik kararınıza felsefi olarak uymuyorum.
04:57Felsefe olarak uymuyorum.
04:59Ben dedim siz bu kararı alırsanız gazeteden ayrılırım.
05:03Ben ayrılırsam ama gazete kapanmaya müncer olur.
05:07Yani gazeteye kapanmasına sebep olursunuz.
05:10Çünkü biz onu heyecanla, aşkla tutmuşuz, çıkarıyoruz.
05:15Aynı heyecanı, aynı aşkı nerede, nasıl yakalayacaksın?
05:19O zor iş.
05:21Nitekim çok hüzünlendik yani.
05:29Gazeteden ayrıldım, arkadaşlara da telkin ettim.
05:32Dedim ki ayrılmayın, geçim derdi var.
05:34İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşıyoruz.
05:37Tedbir almadan kendimize kopmayın.
05:39Bir kısmı koptu.
05:42Bu arada biz Sezai Karakoç'u da rahmetli, büyük şair, düşünce adamı.
05:48Ona da o arada nezaket ziyaretinde bulunduk.
05:50İşte ayrılmanın duygularıyla.
05:54Sezai Karakoç da bize karşı bir uzak duruşu, uzak demeyelim de.
05:58Yani gazeteye katılması için biz davette bulunmadık.
06:05Belki ihmal ettik.
06:07Fakat şöyle bu Mavera ekibiyle arasının limani olduğunu bildiğimiz için.
06:13Yani davet etsek de Sezai Karakoç şey yapar, rezervli davranır diye şey yapmadık.
06:22Ama o bir ara haber gönderdi.
06:24Diriliş neslinin amentüsü, baskısı bitti.
06:28Yeni baskısı yok.
06:29İsterlerse bunu yayınlasınlar diye haber göndermişti.
06:34Yani oradan anlıyorum ki bir sıcak teması uzaktan da olsa var.
06:40Dolayısıyla biz ayrıldık.
06:42Ayrıldıktan sonra da gazete bir süre daha devam etti ama dediğim gibi kapanmaya müncer oldu.
06:49Yani belki onların bu gazete olayına yeterince, şimdi iş adamı gazeteye ne kadar anlam yükleyebilir?
07:04Siyasi kadrolar da kitle gazetesi, ses getiren gazete, ondan sonra heyecan yaratacak bir gazete.
07:14Toplumu kendi siyasi hedefleri istikametinde hareketlendirecek, heyecanlandıracak, ondan sonra şartlandıracak bir gazete.
07:25Taayyülü tasavvuru içinde oldukları için.
07:29Çok haksız da sayılmazlar.
07:33Böyle düşünce ağırlıklı.
07:34Ondan sonra gazete üzerinde demek ki çok ısrarlı olmadılar.
07:44Bizim yani kopuşumuzda ses çıkartmayınca yapacak bir şey kalmadı.
07:50Belki biz de teavvürle hareket ettik.
07:53Belki biraz sabırla hareket etseydik.
07:56Direnç gösterseydik.
07:57Belki devam eder.
07:59Kurumlaşabilir mi diye de bazen düşündüğüm oluyor.
08:33Gazeteden ayrıldık.
08:43Medya sektöründe her zaman bir istikrar olmadığı için yeniden Ankara'ya dönünce,
08:54biz Ankara'da Hasan Celal o zaman müsteşar yardımcısıydı, bir de hukukumuz vardı.
09:05O vesile oldu.
09:06Ben başbakanlıkta memuriyete başlamış oldum.
09:11İhtilalden bir gün önce.
09:14Daha önce bir memuriyetim vardı, bir buçuk yıllık bir memuriyet.
09:21Dolayısıyla şeye geçişim, yeniden memuriyete geçişim kolay oldu.
09:28Memuriyete geçtim.
09:30Kamuda inisiyatif aldım.
09:32Cemil Çiçek, devlet bakanı o zaman, ANAP iktidarda.
09:41Arkadaş çevresiyle de benim ortak arkadaşlarımız var.
09:46Ben milli mücadele geleneğine ait bir insan değilim.
09:50Yani onları da yadırgıya değilim.
09:53Onlar da sonuçta bizim paralelimiz, benzerimiz diyelim.
10:02Bir şey, aksiyon içindeler.
10:04Ortak arkadaşlarımız vardı.
10:06Onlara, onlar dediler ki, ya Cemil Bey dediler, bakan, işte hep hayal ettik, tasavvur ettik.
10:13Bakanlık, iktidar vesaire, iktidar da olduk.
10:17Derneklerde, cemiyetlerde çok cümle kurduk.
10:20Toplumun geleceği adına, iyiliği adına.
10:23O zaman hadi, beraber iş yapacağımız arkadaş bulun bana demiş.
10:30Yani beraber proje üreteceğimiz.
10:32Bana dediler ki, ya Cemil Bey'im böyle bir talebi var.
10:36Cemil Bey'le çalışmak ister misin?
10:39Dedim, görüşeyim.
10:41Görüştüm.
10:43Düşüneyim dedim, neler yapabiliriz, nasıl yapabiliriz.
10:47Katkımız olur mu, olmaz mı?
10:48Sonra bazı tasavvurlar, tahirler içinde oldum, olur dedim.
10:53Cemil Bey'le çalışmaya başladık.
10:57Bu arada Cemil Bey'e, aile ve gençlik hizmetleri, çocuk hizmetleri diye bir cümlesi var.
11:03Devlet Bakanı'nın böyle bir cümleyle ilgili sorumluluk alanı var.
11:09Bir de bağlı kurmuş sosyal hizmetler genel müdürlük.
11:13Bu arada Cemil Bey'in kendisi de tasavvur etmiş olabilir, tahir etmiş olabilir.
11:21Yani salt benim fikrim demeyeyim de, aile araştırma kurumu gibi bir kurum tasavvur ettim ben o zaman.
11:30Bir aile hizmetlerini verimli derinleştirmek için bir kuruma ihtiyaç olduğunu düşündüğüm için, düşündüğümüz için.
11:46O arada aile araştırma kurumu ile ilgili bir tasavvuru tasarıya dönüştürdük.
11:59Yasası çıktı, aile araştırma kurumu diye bir kurum teşekkül etti.
12:04Buraya da Cemil Bey TRT'de o zaman denetim kurulu üyesi Necmeddin Türünay'ı.
12:13Necmeddin Türünay yazarlığı var, düşünce adamı, edebiyat kritikçisi diyelim edebiyat adamı, kültür adamı, kıymetli bir insan.
12:24Ufku olan, düşünce dünyası olan ve çevresine katkılar yapan bir insan.
12:35Eserleri var, tehlifleri var.
12:37Necmeddin Türünay'ı Cemil Bey'in aile kurumuna başkan olarak tanımladı, atamasını yaptı.
12:45Aile araştırma kurumu hayatiyet buldu.
12:51Oraya 40 tane uzman yardımcısı için sınav açıldı.
12:54Turgut Özal o zaman Cemil Bey'e bir isim vermiş.
12:59Yani referans olmuş.
13:01Uzmanlar arasında bu isim de olsun diye.
13:03Cemil Bey demiş ki,
13:06Ya Sayın Başbakanım, ben arkadaşlara şöyle bir taahhütte bulundum.
13:10Yani siz liyakat esasına göre uzmanları belirleyin.
13:16Benden size bir telkin, bir tavsiye, bir referans olmayacak dedim.
13:22Böyle bir taahhütte bulundum.
13:23Onları o anlamda serbest bıraktım demiş.
13:27Turgut Özal da tamam demiş.
13:29Geri alıyorum demiş referans.
13:32Dolayısıyla 40 tane uzman yardımcısı alındı.
13:35Her biri eğitim süreçlerinde başarılı olmuş genç insanlar.
13:42Şimdi bir kısmı bu hükümet döneminde önemli inisiyatifler aldılar o uzmanlar.
13:51Bakan olanlar oldu, müsteşar olanlar oldu, dış işlerinde önemli inisiyatifler alanlar oldu.
14:03Sonra Cemil Bey, Aile Araştırma Kurumu teşekkül etti.
14:07Sağlam bir ele de emanet edildi.
14:11Şimdi bürokraside rutin hizmetleri iyi bilen bir bizim bürokratik karakterimiz var.
14:23Rutin hizmetler aks aksız yürür.
14:25Daire başkanlığı, şube müdürlüğü ve uzmanlar düzeyinde devletimiz hakikaten numune-i imtisal.
14:33Örnek bir kapasiteye, kaliteye sahiptir Türk bürokrasisi.
14:38Fakat biz Birinci Dünya Savaşı'nda nasıl hudutlarımız daraldıysa,
14:49Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra sadece hudutlarımız daralmadı, ufkumuz da daraldı.
14:56Her alanda bir sınırlılık yaşıyoruz.
15:00Bürokraside de tefekkür dünyası, düşünce dünyası çok önde değil, öncelikli değil.
15:07Herkes rutin hizmetleri başarıyla yürütüyor.
15:11İşte daire başkanlığı düzeyinde her şey oluşuyor.
15:14Ondan sonra paraf zincirini tamamlıyor diğerleri zaten.
15:17Sembol makamlar, statüller.
15:21Eğne hizmet bir türün ay tabii.
15:25Kültür dünyasına ait bir insan, edebiyat geleneğine ait verimleri olan,
15:32ondan sonra üretimleri olan bir insan.
15:37Aile Araştırma Kurumu'nda, yani bürokrasimiz için model olacak, örnek olacak bir yönetim ritmi sergiledi.
15:47Çok güzel hizmetlere vesile oldu.
15:51Cemil Bey, o arada bana Sosyal Yardımlaşma Fonu Genel Sekreterliğini telkin etti.
16:03Ben orada göreve başladım.
16:05Başladım, tabii ağır bir sorumluluk.
16:14Türkiye'nin en büyük fonu, Turgut Üzal'ın Türk milletine en önemli miraslarından birisi diyebilirim.
16:21Sosyal Yardımlaşma Fonu ve ona bağlı Türkiye ölçeğinde her il ve ilçede teşkil edilmiş Sosyal Yardımlaşma Vakıfları.
16:31Valiler, kaymakamlar, daha önce sadece kamu otoritesini temsil ederler.
16:39Elbette başka görevleri de var ama.
16:42Sosyal Yardımlaşma Fonu ve Vakıfları eliyle, öksüze, yetime, yoksula, devletin sıcak eli oldu Sosyal Yardımlaşma Vakıfları.
16:58Dolayısıyla, şimdi geçenlerde televizyonda izledim, bir milletvekili işte sadaka kültürü diye küçümsüyor.
17:08Oysa, yani Sosyal Yardımlaşma Vakıfları eliyle toplum dayanışma bilincini yaşıyor.
17:17Yani ilacını alamayan hasta ilacını alıyor.
17:22Evi yanmış, evi yıkılmış insan oradan destek alıyor.
17:26Ya da özürlü aile, diyelim ki geçim sıkıntısı yaşıyor, dara düşmüş, onlara destek oluyor.
17:36Yani bunlar insani alanlar, zannediyorlar ki politik dilde burası siyasi bir mecra.
17:43Ben hem ANAP dönemi bakanıyla, hem Refah dönemi bakanıyla, hem DSP dönemi bakanıyla çalıştım.
17:53Hepsi de duyarlı insanlardı, toplumsal duyarlılığı, yüksek insanlar.
17:58Bu kurumları yönetirken benim müşahedem, gözlemim var.
18:04Kendi kişilikleri üzerinde de çok heyecan duyarak yapıyorlardı bunu.
18:09Yani bu hizmetlere imza adarken çok mutluluk, hoşnutluk yaşıyorlardı.
18:15Yani gayret ediyorlar, heyecan duyuyorlar.
18:17O DSP'li bakan Hasan Gemici.
18:20Bir süre beraber çalıştık.
18:23O sosyal yardımlaştırmadaki kısıtlılığı ortadan kaldırmak için canla başla çalıştı.
18:32Yani bunlar o kaygısıyla öyle zannedildiği gibi duyulan şeyler değil, duygular değil.
18:39Yani ANAP döneminden bir dönem sonra ben orada göreve başladım.
18:49Baktım, şeyde sosyal yardımlaşma fonunun yüzde yetmiş sekizi bütçeye kesinti olarak almış.
19:00Böyle bir vesayet var fonun üzerinde.
19:02Mümtaz Soysal Hoca, o zaman milletvekili herhalde, SHP'de, bilmiyorum.
19:06Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş, sosyal yardımlaşma fonundaki kesintilerin iptali için.
19:16Anayasa Mahkemesi de uygun görmüş, kesintiyi iptal etmiş.
19:19Fakat SHP, DYP hükümeti döneminde, Hazine Bakanı da ufuk söylemez, resmi gazeteyi yayınlamamışlar.
19:28Yayınlamayınca yürürlüğe girmiyor iptal kararı.
19:31Refah döneminde o zaman gene ben görevdeydim orada.
19:39Sadece Günbey, Sayın Bakanımızla beraber ufuk söylemizi ziyarete gittik.
19:44Bu kesintilerin ortaya kaldırılması için.
19:48Yani yeterince sonuç alamadık.
19:50Sonra DSP döneminde Hasan Gemici'yle çalışırken, bunların son demleriydi son zamanlarında.
20:04Fon üzerindeki vesayet kalktı.
20:08Fakat o arada tabii biz boş durmadık.
20:1091'de, 91'de ben sosyal yardımlaşmanın başında değildim ama Cemil Bey'le beraber çalışıyordum.
20:17Adnan Kahveci, TÜBİTAK kanalıyla 200 öğrenciye 500 lira ayda burs vereceğiz dedi.
20:26Başarılı öğrenciler Türkiye'den seçilecek.
20:29Yani o günün rakamları 91'de 500 lira büyük rakam.
20:34Bu arada benim de çağrışım oldu.
20:36Dedim ya dar gelirli ailelerin, sosyal yardımlaşma fonu da Cemil Bey'e bağlı.
20:41Dar gelirli ailelerin çocukları ancak Taşra üniversitelerinde sonuç alabiliyorlar.
20:50Ve Taşra'da çocuk okutmakta ağır maliyet.
20:53Dar gelirli aileler için büyük bir külfet.
20:57Biz de onlara dönük bir burs programı tasarlayalım diye şey yaptık, harekete geçtik.
21:04Feridun Murat Terizoğlu, İstanbul Siyasal mezunu, başbakanlık uzmanı.
21:10O da benim yanımda, benimle beraber.
21:12Onun ciddi katkılarını aldım ben.
21:16O serden geçti, başarılı bir arkadaştı.
21:1815 bin öğrenciyi kapsayan bir burs programı başlattık.
21:25Sosyal Yardımlaşma Fonu kaynağını kullanıyoruz.
21:28Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bir salonunu tahsis ettirdim burs için.
21:32Orada gönüllüler çalışıyor.
21:34Formlar İstanbul'da hazırlatmışız, başarı şartına dayalı.
21:38Üç tersten fazla başarısızlığı bulursa öğrencinin bursları kesilecek.
21:45Yani onun için çalışmayı da teşvik ediyoruz.
21:48O zamanın parasıyla, şimdiki parayla 100 dolara tekabül ediyor.
21:52150 dolar da 15 bin öğrenciyle başlatmıştık.
21:5710 bin üniversitede bekar öğrenci, 100 dolar bugünkü parayla.
22:03Evlilik, izdibat yapmış öğrenciler de 150 dolar.
22:07Sonra hızla bu rakamı büyüttük, 100 bin lira taşıdık.
22:11100 bin öğrenci karşılıklı burs veriyoruz.
22:14Sansu Çiller'in başbakanlığı döneminde de sosyal yardımlaşmanın bünyesine taşıdık.
22:22Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden Aile Araştırma Kurumu kurunca,
22:27Aile Araştırma Kurumu'nun bir katında burs merkezi oluşturmuştuk.
22:31Kaynağı fondan kullanıyoruz.
22:33Fonun başında başka bir arkadaş var o zaman.
22:36Aile Araştırma Kurumu'ndan da aldım o altyapıyı.
22:41Fonun bulunduğu MHP Genel Merkezi ile paralel sosyal yardımlaşma fonu vardı.
22:50Kendim oraya görevlendirince burs merkezini oraya taşıdım sonra.
22:54Açılışını da, burs merkezinin açılışını da Tansu Çiller'e yaptırdık.
23:01Tansu Çiller soruyor, kız öğrencilere de bus veriyor musunuz diye.
23:06Oysa bizim kız erkek diye bir ayrımımız asla söz konusu değil.
23:10100 bin öğrenciyi niye ayıracağız?
23:12Hepsi bu milletin evlatları.
23:15Demek ki zihinlerinde öyle bir önyargı var.
23:19Oysa biz herkese sevgiyle bakıyoruz.
23:21Sadece sevgiyle değil, saygıyla da bakıyoruz.
23:27Hasan Gemici'yle bakanlıkta, bakanlığı döneminde çalışırken
23:32o işte dedim, DSP iktidara gelince Hasan Gemici
23:39seni dedi değiştirmeyeceğim dedi.
23:44Seninle çalışmak istiyor.
23:46Sadece genel müdürünü görevden alacağım ama seni almayacağım.
23:49dedim ben sizden başka bir geleneğe mensubum.
23:53Yani teşkilatımız itiraz eder.
23:56Sizi sıkıntıya sokarlar.
23:58Yok dedi ben göğüsleyeceğim.
24:01Birkaç ay çalıştık böyle.
24:02Verimli de çalıştık.
24:04Çünkü o da toplumcu hassasiyeti olan bir insan.
24:07Yani o da bu memlekete katkı yapmak, değer üretmek isteyen bir insan.
24:12Sonuçta
24:13DSP olunca, CHP olunca
24:19onlar şey değil ki, onlar da bu ülkenin siyasi varlığı, siyasi gerçeği.
24:25Onlar da inisiyatif aldığı zaman elbette bu ülkeye katkı yapacaklar.
24:29Ne yapacak?
24:30Diğerlerinin yaptığı gibi.
24:32Yani hasmane, düşmanca bakışlar doğru değil.
24:38Hasan Gemici dedi ki, Zekeriya Temizel, Maliye Bakanı.
24:43Ömer dedi, oraya ziyarete giden, seni tanıştırmak istiyorum.
24:46Onlar Zekeriya Temizel'i önemsiyorlar.
24:51Bu da değerli bir devlet adamı.
24:53Yani önemsemeleri elbette boş değil.
24:55Birikimli bir insan, tecrübeli bir insan.
24:57Onu ziyaretimizde bu burslardan duyunca,
25:02bunların tabii eski kuşak da sayılır Zekeriya Temizel.
25:07Devletçi karakterleri baskın insanlar.
25:11CHP geleneğinden geliyor.
25:15Yüz bin öğrenciye karşılıksız burs verildiğini işitince,
25:19göz bebekleri büyüdü Zekeriya Temizel.
25:21Belki hatırlamazlar, hatırlasalar bile itiraz da edebilirlerdi.
25:25Önemli değil.
25:27Hakikat bu.
25:31Benim de yakın tanıdığım,
25:33onların benim tanıdığımı, yakın tanıdığımı bilmedikleri bir müşaviri var.
25:38O da dedi ki, biraz şey yaptı yani,
25:41bakanına şey yapacak, destek olacak.
25:45Efendim Amerika'da 40 bin dolar borçla mezun olur dedi üniversite öğrenciler.
25:50Ben itiraz ettim.
25:54Dedim ki, burası Amerika değil.
25:56Burası Türkiye.
25:58Bizim hayat standartlarımız farklı, onlarınki farklı.
26:02Bizim hayat ritmemiz başka, onlarınki başka.
26:07Biz dar gelir.
26:08Ailelerin çocukları taşla da okuyorsa, büyükşehir de de okusa,
26:13bu maliyetleri göğüslemeleri zor.
26:14Bu sosyal destek programı.
26:17Siz de hükümetin Sosyal Demokrat kanalını temsil ediyorsunuz.
26:21İşte size Sosyal Demokrat bir proje, programı.
26:25Dedim.
26:27Yok dedi Zekeriya Bey,
26:29yani bunun dediği şey yapmak lazım.
26:31Krediye düştüm.
26:32Ben tabii Hasan Gemici yolda bana ya dedi,
26:38doğru şey yap dedi,
26:39yani fayda zarar analizi yapalım.
26:42Hani kredi olursa nasıl olur,
26:44burs olarak devam etmesi nasıl olur.
26:47Bir kritiğini yapalım.
26:49Ya Sayın Bakan, kritik yapmaya gerek yok.
26:51Zaten kredi var dedim.
26:53Bu da işte dar gelirli aileler için bir himaye,
26:57bir destek programı.
26:58bunun sürmesi güzel olur.
27:01Ülkemiz için iyi bir şey.
27:04Dedim öyle kaldı.
27:05Sonra zaten öğrenciler de benimsemişler.
27:09Kurumlaşmış yani.
27:10Nasıl kaldıracaksınız?
27:12Nitekim o gün bugün,
27:15şimdi o zaman yüz bine yükseltmiştik.
27:17Şimdi belki sayı daha da artmıştır.
27:20Aradan geçti.
27:21Kaç yıl geçmiş oluyor?
27:22Yirmi beş yıl.
27:24Yirmi dört yıldan beri,
27:26yüz bine aşkın üniversite öğrencisi burs almaya devam ediyor.
27:29Başarı şartına dayalı.
27:32O arada,
27:33Özal'lı yıllarda Türkiye Cazibe Bölgesi oldu.
27:38Afrika'dan, Asya'dan,
27:42Batı'dan, Doğu'dan,
27:45üniversite okumak üzere,
27:47ülkelerinde temayüz etmiş çocuklar okumak için ülkemize geldiler.
27:50Bir kısmı belki yoksul ülkelerden de geldiler.
27:56Dolayısıyla Türkiye'ye geldiklerinde
27:58mahrumiyetlere de maruz kalıyorlardı.
28:01Milli eğitimde yurt dışı ile ilgili bir genel müdür vardı.
28:06Şimdi ismini hatırlamıyorum.
28:07Ya dedi,
28:08ya Mehmet Bey dedi,
28:09öyle güzel bir iş yaptın ki dedi,
28:11bizim haysiyetimiz falan dedi,
28:13çok onurumuz için çok önemli oldu dedi bu program.
28:17Bu temayüz etmiş ülkemizde misafir,
28:20öğrencilerde kendi öğrencilerimiz gibi mütahale ettim ben.
28:24Bunları da karşınızı,
28:25siz bursla desteklemeye başladık.
28:28Başarı şartına dayalı.
28:3125 bin kadar öğrenci vardı o yıllarda.
28:35Şimdi 250 binlere ulaşmış.
28:38Bu iyi bir şey yani.
28:40Yabancı uyruklu öğrencilerin ülkemizde olması,
28:43bazen insanlar hayıflanıyor da,
28:45ya sokaklarda hep siyahi insanlar dolaşıyor,
28:49yabancılar istila etti gibi bir algı var.
28:52Oysa diyorum ben onlara itiraz ediyorum.
28:54Diyorum ki ya gidin Londra'ya, gidin Paris'e,
28:59giden beş şehir,
29:00Almanya'ya gidin,
29:02sokaklarda Alman göremezsin,
29:04Fransız göremezsin,
29:05İngiliz göremezsin.
29:06Bu Türkiye'nin inkişafıyla ilgili.
29:11Yani insanlar buraya temayül ediyorsa,
29:13buraya okumak üzere geliyorsa,
29:16250 öğrenci az değil.
29:19Bu Türkiye için olumlu bir şey.
29:21Bu öğrenciler her yıl mezun oluyorlar.
29:27300'ünü, 500'ünü ben şeyde topluyorum,
29:31Bakanlar Kurulu salonunda.
29:33Ama folklorik kıyafetleriyle,
29:35Cezayirli, Cezayirli kıyafetleriyle,
29:37Nijeryalı, Nijeryalı,
29:38Tanzanya, Avrupa'dan gelen olursa,
29:42Asya'dan öyle.
29:45Başbakan katılıyordu.
29:48Bakanları, genel müdürlerini davet ediyordum.
29:51Gelebilen rektörleri çağırıyorum.
29:53Veda ve uğurlama toplantısı yapıyorum.
29:56Onlara sosyal yardımlaşmadan da küçük çekler kesiyorum.
29:59Ülkelerine dönüşte,
30:01Ailelerine hediye götürebilsinler diye.
30:04Bir, şey,
30:09Biri coşku oluyor.
30:12Uğurluyorduk şeyden.
30:13Bakanlar Kurulu salonunda, törenle.
30:16Hatta bir kez,
30:17Demirel'in Cumhurbaşkanı'nın döneminde,
30:19Köşke götürdüm.
30:21200-300 kadar öğrenciyi,
30:23Dünya'nın renklerini taşıyan,
30:25200 öğrenci tasavvur edin.
30:27Demirel bile sonuçta insan,
30:30Gözleri doldu yani.
30:32Mutlu oldu.
30:32Böyle bir tabloyu görmek.
30:35Sonra Erbakan hocayla,
30:38Nijerya seyahatine iştirak ettim ben.
30:41Orada Şaddi diye bir aileyle karşılaştım.
30:45Osmanlı'nın son döneminde,
30:47Bizim Londra Büyükelçiyimiz marifetiyle,
30:50Orada Şaddi diye bir aileye beynmanı verilmiş.
30:54Orada Türk sempatisi uyanmış Nijerya'da.
30:56İslam kültürünün yayılmasına müessir olmuş Şaddi Bey'e verilen ulan.
31:01Çünkü Osman kudretli zamanı.
31:05Burada Lagos'ta bir Şaddi Bey camiyi yapmışlar.
31:10Sonra Osmanlı İmparatorluğu tarih sahnesinden çekilince,
31:13Aile toplanmış demişler ki,
31:15Ya biz bu geleneği sürdürelim.
31:17Nasıl sürdürelim?
31:20Her kuşaktan bir Şaddi Bey'imiz olsun demişler.
31:23Temsili olarak.
31:26Meğer bizi karşılayan da yeni kuşaktan Şaddi Bey.
31:29Yani o hatırayı bir türlü yaşatalım demişler.
31:32Türkiye'den her kim giderse o Şaddi Bey ailesi sizi karşılıyor, ağırlıyor, uğurluyor.
31:38Yani biz yabancı uyruklu öğrencilere iltifat etmekle kendimize iltifat etmiş oluyoruz aslında.
31:46Çünkü gittikleri ülkelerde bunlar çocuklar, başarılı çocuklar zaten.
31:50En iyi üniversitelerde okuyorlardı o zaman.
31:53Dolayısıyla gittikleri ülkede ya siyasette, ya ticarette, ya bürokraside,
31:58ya da sosyal hayatta önemli inisiyatifler alıyorlar.
32:01Türkiye'nin gönüllü elçileri.
32:03Olmuş oluyor.
32:06Yani o bizim biraz heyecan duyduğumuz bir hizmet disiplini oldu diye düşünüyorum.
32:20Arif Nihat Asya
32:45şeyde yatılı okullarda okunmuş.
32:52Yatılı okullarda okunmuş.
32:54Küçük yaşta annesini kaybetmiş.
32:57Şeyin bir kitabı var.
33:00Arif Nihat Asya'yla ilgili.
33:03Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı da yaptığı ismini.
33:07Yavuz Bülent Bakiler'in çok güzel bir çalışması.
33:10Orada Arif Nihat Asya'yla ilgili bir öykü var.
33:14Babasını kaybediyor.
33:17Genç, küçük yaşta.
33:19Annesi de izdivaç yapmak zorunda kalıyor.
33:23Akka'ya gelin gidiyor.
33:25Akka.
33:26Akka'ya gelin gidiyor.
35:01Bayrak şiiri falan hep bu duyguların eseri.
35:04Onu demek istiyorum.
35:05Yani devlete aidiyet duygusu çok önemli bir duygu.
35:09Şimdi devlete aidiyet duygusunu çökertmek için adeta sistemli bir çaba var.
35:16Bu ülke yaşanmaz.
35:18Bu ülke iflah olmaz.
35:20Oysa bunlar doğru sözler değil.
35:21Toplumun düşlerini törpülemek bu.
35:26Oysa Türk milleti tarihin akışı içinde İslam'la karşılaştıktan sonra büyük devlet kurmuş, medeniyet kurmuş, dünyanın en büyük imparatorluğu haline gelmiş bir milletin evlatlarıyız.
35:43Evlatlar olduğumuzu, gençlerimizi öğretmeliyiz.
35:48Yani bu ülkede yaşanmaz ne demek?
35:49Bu ülke dünyanın en güzel coğrafyası, en güzel insanlarının yaşadığı bir memleket.
35:58Yani bizim insanımızın hasletlerini her yerde bulmak kolay değil.
36:06Yani karşılaştığımız menfi örneklerden kalkarak Türk halkını böyle genellemeyle takviye edemeyiz.
36:14Tebrik edilecek, takdir edilecek bir millete mensup olduğumuzun farkında olmalıyız.
36:22Onun için ben aidiyet duygusunu çok önemsiyorum.
36:26Hiç Hakkari'ye de gitseniz kapıyı çalsanız, selamun aleyküm diye, o size ne diyecek, nasılsınız diye sorsan, hamdolsun, şükür olsun, Allah bu günümüzü aratmasın der.
36:39Gidin, Edirne'ye gidin, Tekirdağ'a gidin, Kırklarelli'ne gidin, gene kapıyı çalın.
36:45Gene benzer cümlelerle karşılaşırsınız.
36:48Bu toplumun irfan yanını, güzelliğini, hasletlerinin güzelliğini gösteriyor.
36:54Daha önce beni de televizyonda izliyoruz ya da sosyal medyada.
36:59Batı ülkelerin birinde, yüz katta yangın çıkmış.
37:04Yangın, ev sahibi kadın tek başına, yukarı kattan aşağıya zillere basarak iniyor hıraç bir şekilde.
37:15En son zemin kattı, oturan birisi kapıyı açmış.
37:20Kapıyı açan bir Türk.
37:22Koşmuş, yangına müdahale etmiş.
37:25Sarmış, sarmalamış, ilaç sahibi, yangının afetine maruz kalan aileyi.
37:32Ondan sonra bir kucak çiçekle gelmiş.
37:35Bu çiçekle geldi, o Türk'ün evini ziyaret ediyor.
37:39Yani bu insaniyeliği başka toplumlarda yakalamak çok zor.
37:46Herbe konuca.
38:1570'li, 76'li yıllarda ağır sanayi hamlesi başlattı.
38:23TUSAŞ, TAKSAN, TEMSAN, ASESAN vs. böyle mobilitesi olan kurumlar oluşturdu.
38:35Yani katı bürokratik kuralları biraz dışına çıkmış esnek yapılı kurumlar oluşturdu.
38:43Yani Türkiye'nin sanayileşmesine önem veriyordu.
38:50Erzurum, Hasan Kale'de gece far ışığında elektromekanik sanayinin temelini attı.
38:57Erzincan'da TAKSAN diye bir takım tezgahları fabrikasının temelini attı.
39:02Erzincan, Cumhuriyet Halk Partisi.
39:06Partisi önemli değil aslında.
39:08Senatör Niyazi Ünsal bagajında temeli getirdi Ankara'ya.
39:13Yani bu temeller, hayali, niyet, istihza taşıyan şeyler, tezahürler.
39:22Erzurum'daki elektromekanik sanayinin belki gerçekleşmiş olsaydı bugün cep telefonlarını biz çeşitli ülkelerden büyük paralar ödeyerek ithal etmeyecektik.
39:37Kendimiz yapacaktık.
39:39Hakeza, bak TUSAŞ kurulduğu zaman da, TEMSAN, TAKSAN, TUMOSAN kurulduğu zaman da benzer tepkiler oldu.
39:47Ama şimdi yeni kuşak Erbakan Hoca'nın kurduğu TUSAŞ'ın hangarından savaş uçağını göklere göndermek üzere.
39:57Yani o aşamaya getirdiler.
40:01Bir şey vardı, yani Erbakan Hoca da böyle, belki felsefi yani çok gelişmiş değildi ama,
40:08bir Türkiye sevgisi, Müslüman sevgisi, insan sevgisi vardı, o sevgiyle yapıyordu.
40:1950 kişi görse, a sandalyenin üzerine çıkar, bir insan, sel görürdü hatta insanları.
40:28Yani öyle bu tonda seslenirdi.
40:31Hiç bıkmaz, usanmaz bir şey vardı, çalışkanlığı.
40:38Seyahatlere giderdik, gazeteciler biliyorsunuz şeyde uçaklarda uçak korkusu hemen hemen yaygındır.
40:45Hiç korkmayalım diyen bile uçaktan kaygılanarak, hayıflanarak biner.
40:50Onun için uçakta konfor üst düzeyde tutulur.
40:54Hanımlar şık olur, hizmetler kaliteli olur.
40:58Bilal ki, kimi o yolcular uyku moduna girerler, o korkuyu bütün bunlar bastırmak için.
41:06Gazeteciler de Erbakan Hoca'yla siyahat ederken çok neşeli olurlardı.
41:12Erbakan Hoca'nın uçağı düşmez diye koşarak binerlerdi uçağa.

Önerilen