• 1 saat önce
Yekta Kopan’ın Can Yayınları’ndan yayımlanan Belki Yaz Erken Gelir, beklemekle ilgili bildiğiniz, rahatsız ve çaresiz bırakan “o” duygunun altını çizen, bazen de üzerine kocaman bir soru işareti koyan bir öykü kitabı. Hayatın "belki" dediğimiz tüm o ihtimalleriyle yüzleştiğimiz, huzurun peşinde koşarken elimizde kalan anılarla barışmaya çalıştığımız bir yolculuk. Kopan’ın kitabını okurken yalnızca öykülerin değil, Cambaz adlı kedinin ironik ama bir o kadar da sevgi dolu sözlerinin arasında buluyorsunuz kendinizi: “Yaraların kabuk bağlamaz belki ama korkma, onları nasıl saracağını öğrenirsin.”Cambaz, öykünün içinde bir kedi olmaktan çıkıp, hayatın acımasız mizahını bize hatırlatan bir bilgeye dönüşüyor adeta.

Öyküler, sadece bekleyişle değil, küçük detaylarla sizi güldürüp düşündüren anlarla da dolu. Fazıl Say’ın sahne öncesi volta atışlarından Cambaz’ın “evin abisi” olarak her şeyi eleştiren tavrına kadar, her öyküde hayatın minik sırları var. Özellikle Lanet, Askılar ve Belki’de. Yekta Kopan, büyük meseleleri incelikle anlatırken okuru hem düşündürüyor hem de hafiften gülümsetiyor.

Yekta Kopan ile T24 ofisinde buluştuk ve Belki Yaz Erken Gelir kitabı üzerinden toplumsal ve bireysel anlamda beklemek olgusunu, huzuru, adaleti, özgürce kahkaha atabileceğimiz bir geleceği beklemenin ne anlama geldiğini konuştuk.

Söyleşi: Ebru D. Dedeoğlu

Category

🗞
Haberler
Döküm
00:00Ben bir çocuk şarkısıyım. Sözleri unutulmuş ya da aralardaki diğer cümleler.
00:04Biraz daha derinden tanımak istiyorum seni.
00:07Öykülerin izinde giderken gizli saklı kalmış cevapların bu cümlelerde olduğunu düşünüyorum.
00:12Çok görünen olsan da aslında bir o kadar da tanınmadığını düşünüyorum.
00:17Çocuksu enerjinin altındaki hüzünden ve kırılganlıktan bahsedelim mi?
00:22Anlaşılmadığını düşünüyor musun? Bir Don Quixote olduğunu düşünüyor musun?
00:26Ya da nereye aitsin? Çünkü bu soruların hepsinin cevabı öykülerin başında yer alıyor aslında.
00:31Çok teşekkür ediyorum öncelikle.
00:33Hemen şuradan başlayayım. Anlaşılmadığımı düşünmek, beni anlamıyorlar demek
00:38ya da kendi kendime bir Don Quixote gömleği giymek ya da başka bir kahramanın
00:42kahraman ya da antikahramanın gömleğini giymek kibirli bir tavır olarak gelir bana.
00:46Bunların hiçbiri değilim.
00:47Elbette ki birileri beni anlıyordur, birileri de anlamıyordur.
00:51Ama ben çocukluğumdan beri hep eğer anlaşılmadığım bir ortamdaysam
00:56bunu edebiyattan bağımsız söylüyorum herhangi bir ilişkide, toplumsal varoluşta
01:00eğer anlaşılmadığımı düşünüyorsam temel sorum şudur kendime sorduğum.
01:04Anlatamadım mı?
01:06Bu her konuda böyledir. Yani kendimi dinletemedim mi?
01:10Anlatamadım mı?
01:13Sağlıklı bir ilişki kuramadım mı?
01:15Diyalogda bir eksiğim mi var diye hep kendime sorarım.
01:18Dolayısıyla anlaşılmak, anlaşılamamak, anlaşılamıyorum, oralarda bir yerdeyim ben
01:23gökyüzünden bakıyorum ve beni hiç kimse anlamıyor.
01:27Ah benim bu donkişotluğum ne olacak?
01:29Mücadele ediyorum yeldeğirmenlerine karşı diyen biri değilim.
01:33Elimden geldiğince anlamaya çalışıyorum
01:36ve anlayabildiğim kadarını da başarabildiğim ölçüde yazarak anlatmaya çalışıyorum.
01:43Aslında çok temel bir yerden başladık.
01:46Bu soru bizi bilim edebiyatla ve yazmayla olan ilişkime götürdü.
01:51Teşekkür ederim.
01:53Çünkü gerçekten bunu kendime sık sık sormuşumdur.
01:56Ben neden yazıyorum?
01:57Bunu her yazar bir şekilde sorar.
01:59Kendi sormasa mutlaka bir söyleşide, bir etkinlikte bu soru onun karşısına gelir.
02:05Ben de kendime soruyorum bazen.
02:06Ebru ben neden yazıyorum?
02:08Hep şu cevap oldu bunun karşısında.
02:11Ben gerçekten anlayabilmek için yazıyorum.
02:14Ben bu dünyayı yazarak anlayabiliyorum.
02:20Daha doğrusu okuyarak anlayabiliyorum, yazarak anlatabiliyorum.
02:24Böyle demem daha doğru olacak.
02:25Okuyarak anlayabiliyorum.
02:28Harika şeyler okuyorum.
02:29Kurmaca, kurmaca dışı ama özellikle kurmacadaki o bilincin üstüne yolculuk ettiğimiz yerler,
02:36o bilinmez dünyalar, evrenler bütün hepsi okuyarak anlayabiliyorum.
02:41Aa diyorum, sanatın diğer dallarına gittiğimde disiplinler arası ilişkilerle anladığımı
02:47ya sağlamlaştırıyorum ya yeniden sorguluyorum.
02:51Sonra da yapabildiğim kadarıyla yazarak anlatmaya çalışıyorum.
02:55Ama burada da kendime şunu da sormuştum.
02:59Tamam yazıyorsun, bu da çok romantik ve güzel bir cevap.
03:02Neden yayınlatıyorsun?
03:04Yayınlatmanın nedeni görülmek arzusu mu?
03:08Sevilmek arzusu mu?
03:09Alkış almak arzusu mu?
03:12İşte kanaat önleri olmak arzusu mu?
03:16Tuhaf bir tanımlı mı o ama çok kullanılıyor diye kullandım.
03:18Bu arzulardan dolayı mı yayınlatıyorsun?
03:21Hayır orada da bulduğum cevap şu oldu.
03:24Yalnız kalmamak için o bir kişi okuduğunda, o kitabın izinde bir kişiyle, iki kişiyle,
03:31beş kişiyle konuşabildiğimde ya da bir araya geldiğimde bir yorumunu duyduğumda birinin
03:37Ya da yorumunu bile duymasan, birinin okuduğunu bildiğinde şunu düşünüyorsun.
03:42Anlatabildiğim kadarını dinlemek isteyen biri var.
03:46Aynı şeyi mi anladık?
03:48Aynı yerde miyiz bilmiyorum.
03:50Ama benim anlatabildiğim kadarını ben buradan aldığım, anlamaya çalıştığım, buraya doğru da anlatmaya çalıştığım bunu dinleyen biri var.
03:57Demek ki o kadar yalnız değilim.
03:59Demek ki yürümeye devam edebilirim.
04:01Bütünüyle o okumak, yazmak ve yayınlatmakla ilgili süreci kendi içimde böyle çözümlüyorum.
04:07Ne derece doğrudur bilmiyorum ama bunun içinde kibirden uzak olmaya, böbürlenmeden uzak olmaya,
04:14kutsallaştırmadan, işte edebiyat kutsaldır, yazar da zaten öyle bir dağın tepesindedir,
04:20onun düşünceleri mutlaktır, değişmez ve çok sağlıklıdırdan uzak olmaya hep özen gösterdim.
04:28Bir yazar olarak hepimizin düşünceleri değişebilir.
04:31Bu değişen süreç içinde çok sağlıksız dönemlerden de geçebiliriz.
04:35Bana çok sağlıklı gelen sana bir o kadar sağlıksız gelebilir.
04:40Dolayısıyla mücadele bir mücadele bu.
04:45Yani yazarlık çünkü başka tuhaflıkları da olan bir mücadele.
04:48Ama bu mücadeleyi ben yel değirmenlerine karşı yapmıyorum.
04:52Kendi kendime, benim gibi düşünen onlarca binlerce Don Kişot'la beraber yapıyorum.
04:57Senin ama bu kibirden uzak tavrında biz okuyucuların hepsini çok büyülüyor.
05:02Çünkü yazarlık sadece yazar yazma mücadelesi değil dediğin gibi,
05:08insanın varoluşuyla ilgili de bir mücadele içerdiği için kibir galiba en büyük,
05:12bu da kötücül taraf ve ona düşmemek büyük bir olay ve ben senin öykülerini ilk başından bugüne kadar okuduğumda
05:22ondan kurtulmuş olman bana iyi geliyor ya da hiç olmamış olması.
05:26Bu arada şunu da söyleyeyim, bundan kurtulduğumu ya da kibirsiz olmaya çalıştığımı söylediğim anları bile tehlikeli bulurum.
05:33Kesinlikle.
05:33Bu bile bana bir kibir gibi geliyor.
05:35Yani ben şu anda kibirli davrandığımı düşünüyorum, onu söyleyeyim.
05:38Bundan dolayı da özür diliyorum.
05:40Yani hem senden hem de okuyan, izleyen, dinleyen herkesten.
05:43Ama bir şekilde de bunu dile getirmeyi özellikle Türkiye'nin son 10-20 senesine baktığımızda,
05:48Türkiye'nin artık bir kibir coğrafyasına dönüştüğünü gördüğümüz şu yıllara baktığımızda
05:55birazcık bunu dile getirmeyi birilerinin de kulağına kar suyu kaçırmak için yapıyorum.
06:00Gerçekten birbirimize bu kadar da üstten, bu kadar da işte hep söyleniyor ya empati, ötekileştirme.
06:07Bütün bunların kökeninde olan şey bu kadar üstten bakmalar, bu kadar kibirli davranmalar,
06:12bu kadar kendisini, kendi mahallesini ya da kendi varlığını kutsal ilan etmeler.
06:17Bütün bunların çok derin bir etkisini görüyoruz toplumsal ilişkilerimizde.
06:21Kesinlikle.
06:22O yüzden biraz diyorum ki, varsın birileri de bana desin ki ya röportajda kibirsizim diyen kibirli desin.
06:29Ama işte ben...
06:30Hiç öyle diyeceklerini düşünmüyorum.
06:31Olabilir, buna da bir şey diyemem.
06:33Çünkü bunu bu kadar dillendirmek de bence biraz bir böbürlenme, bu söylenmemesi gereken bir şey.
06:38Bunu varoluşunla, yazdıklarınla, tavrınla gösterebilmelisin.
06:42Bunu söylediğin zaman değeri azalıyor.
06:44Ama ben bilerek söylüyorum, onun altını çizmek isterim, bilerek bu sözcüğü kullanıyorum.
06:49Ki bu sözcükle bir hesaplaşalım, birey birey, kurum kurum ve en büyük yapılara kadar bu sözcükle bir hesaplaşalım.
06:56Hayatının son 10-20 senesini düşün.
06:59Herhangi bir nedenle bu ikili bir ilişkide bile olabilir, çok günlülük bir ilişkide.
07:04Kibir yüzünden incinmediğin bir zaman dilimi oldu mu?
07:07Asla olmadı.
07:08Bu neredeyse şu anda hepimizin, şu anda bulunduğumuz raf ya da hepimizin söyleyeceği bir şey.
07:13Bu çok incitici değil mi ya?
07:15Çok incitici ve son yıllarda daha da çok arttı.
07:17Evet.
07:19Neyse bir yerden başlamak lazım.
07:21Belki mesajımız ulaşır.
07:23Kitabına dönecek olursak ilk öykün lanetten başlayalım.
07:27Öyküde dayının yüzü her değiştiğinde çocuk bir umut ile mutsuzluk arasında gidip geliyor.
07:32Bu duygusal değişimler çocuk için lanet ya da duygusal bir mirasın devralışımı
07:38ya da dayının kimseye benzemediği an çocuk için aile tarihinden ve yüklerinden bir kopuşma.
07:44Her ikisi de doğru.
07:46Çok teşekkür ediyorum.
07:47Bir de bu öyküyle ilerlemek benim çok hoşuma gitti.
07:50Çünkü bu öykü lanet birkaç diğer öykü ile birlikte bu kitabın bir bütün meselesinin
07:58kafamda oturmaya başladığı, bu kitabın yazıldığı son iki yıllık zaman dilimi içinde
08:03kitap nereye doğru gidecek kararını vermeye çalıştığımda benim önümü açan,
08:09o kilitli kapıları açan öykülerden biriydi lanet.
08:12Bir diğeri askılar, bir diğeri belki Canbaz'ın konuştuğu bu birkaç öyküyle kitabın...
08:22Bu arada benim en çok etkilendiğim Canbaz.
08:24Gerçekten mi?
08:25Evet.
08:26Bunu Canbaz'a söyleyeceğim çünkü ailemizde bir sorundu.
08:29Ben her akşam döndüğümde Canbaz'a rapor veriyorum.
08:32Bugün de sen konuşuldun diye o da bana böyle yapıyor falan yapıyor.
08:36Yeri gelince onu da konuşuruz.
08:38Şimdi sorunda kalayım.
08:40Biz çok uzun bir zamandır aslında askılardan bir örnekle devam ederek buraya geleceğim.
08:47Bize ait olmayan hayatların kıyafetlerini giyiyoruz ve sonra da o kıyafetler üstümüzden
08:53çıkarıldığında ya da biz çıkardığımızda bir pansiyonun gıcırdayan dolabında unutulmuş
09:00boş bir plastik askı gibi sallanıyor orada bir hayat.
09:04Biz bunu giymeyi tercih ediyoruz.
09:08Belki de en yakınımızın, o öykü özelinde belki de aşkımızın sesini artık uzaktan
09:12duyacak kadar uzaklaşıyoruz ve o boş askılara bakıyoruz.
09:15Birilerinin hayatını giydik, birilerinin hayatından sıyrıldık, soyunduk.
09:20Lanete dönecek olursak burada da biz bir laneti de yaşıyoruz, bir umudu da yaşıyoruz.
09:27Bir umudu yaşıyoruz çünkü o umut bize insan gözlemcisi kuşların onları gözleyip
09:33onlara doğruyu anlatacağını söylüyor ama sonra bir çıtırtıyla o kuşlar yok olup
09:38gidiyor ve ömür boyu o laneti yaşayacağımızı biliyoruz.
09:41Çok uzun süredir biz bir bekleme halindeyiz diyerek bu sorunu burada noktalayayım.
09:47Sonra bekleme kavramını biraz da Canbaz üstünden de açacağım yeri gelince.
09:52O zaman Canbaz'a geçelim.
09:54Canbaz'ın alaycı ama bir o kadar da içten sözleri.
09:57Sizin kendi gerçekliğinizle yüzleşmenize bir zemin hazırlıyor gibi.
10:02Bunun bu tavrı sıradan bir kediden çok hayatın acımasız mizahını temsil ediyor olabilir mi?
10:08Olabilir ama öncelikle bu öyküye bir gelmek isterim.
10:12Bu öykünün yazılış haline de bir gelmek isterim.
10:14Benim için dediğim gibi bu kitabın hazırlanışındaki kilit öykülerden biriydi.
10:19Bu kitapta çünkü benim kafamda temel olarak hep beklemek olgusu vardı.
10:24Beklemek sözcüğü ve beklemek olgusu.
10:26Bu kitap bana sorsalar ne üstüne bir kitap diye sadece şunu derim.
10:31Beklemek.
10:32Bunu açıklayacağım.
10:33Ama önce öykünün pratiğinden biraz bahsedeyim.
10:36Benim daha önce ve artık aramızda olmayan vefat eden bir kedim Tarçın için bir öykü yazmışlığım var.
10:42Kediler Güzel Uyanır'da Tarçın Kokusu.
10:44Daha sonra evimizin ufaklığı silgi için bir öykü yazmışlığım var.
10:49Ama evimizin abisi ve bütün her şeyin sahibi Canbaz için bir şey yazmamışlar.
10:55Tam abi yalnız.
10:56Gerçekten bir abi.
10:58Patron.
10:59Ya inanılmaz bir canlı kendisi.
11:01İnanılmaz yani.
11:02Hani böyle sanki evin içinde Röpüşambur ile dolaşıyor ve hepimizi sürekli eleştiriyor gibi.
11:07Ve bu kitabı çalışırken bir gün Ebru böyle masanın üstünde işte burada masallar duruyor, burada kısalar duruyor.
11:15Burada daha böyle gerçek ötesi gerçek dışı rüya aleminden burada okumaya dair öyküler.
11:21Bunların hepsi beklemekle ilintilileri falan.
11:24Böyle bir mücadele anındayım derken bir baktım Canbaz bana bakıyor böyle.
11:31Canbaz dedim ya ben senin için hiçbir şey yazmadım.
11:35Bugüne kadar senin için hiçbir şey yazmadım ki aramızda çok derin bir ilişki vardır.
11:39Ve ben genelde öyküleri oturup hemen bir gecede bir saatte filan yazabilen biri değilim.
11:45Yani işte şu kadar ölçüdeki bir kısa öykün bile bazen bir iki ay sürüyor.
11:50Siliyorum çöpü atıyorum azaltıyorum beğenmiyorum neyse ne.
11:54Ama Belki isimli Canbaz'ın öyküsünün neredeyse bir kerede ya çok sonra üstüne uğraştım ama neredeyse bütün yapısı bir kerede çıktı.
12:04Bu öykünün kuruluşuyla ilgili bir şey.
12:08Sonra da beklemekle ilgili çok uzun olmayacaksa cevabım burayı da anlatmak isterim.
12:13Ama bir şey sormak istiyorsan burada bir durayım.
12:18Orada bir şey soracağım.
12:20Canbaz'ın sert ama sevgi dolu bir yaklaşımı var.
12:23Orada bir dostun tesellisinden çok bana bir kedinin doğallığında gelen hepimiz kedici olduğumuz için hayatın basitliğine dair bir öğreti.
12:31Muhteşemsin nokta.
12:34Yani soru cevabı da içeriyordu.
12:37Bir öğreti bile değil çünkü Canbaz'ın da öğreten bir hali yok.
12:41Aslında şuna çok ihtiyacımız var.
12:44Yine özellikle de işte bu sosyal medyanın da hayatımızdaki varlığıyla öğretilere ihtiyacımız var.
12:50Kitap okuma listelerine ihtiyacımız var.
12:52Hayatın sırrını çözmemiz için gereken 10 adıma ihtiyacımız var.
12:56Sabah daha dinç uyanmak için gereken 5 zorunlu harekete ihtiyacımız var.
13:01En iyi gelen bitki çayları listesine ihtiyacımız var.
13:04Melim adılara ihtiyacımız var.
13:07İşte o öğretiyi yapan kişinin peşinden gitme ihtiyacımız var.
13:11Bilmem ne hoca var bilmem ne hoca.
13:13Öyle güzel şeyleri anlatıyor ki her sabah onu okuyorum.
13:16Gerçekten çok iyi geliyor falan.
13:18Aslında Canbaz'ın burada yaptığı, burada söylediği şeyler.
13:22Burada Canbaz ve sahibinin arasındaki diyalog.
13:25Ve bu kurmaca metin sonuçta işte ben de Canbaz gibi düşünebilir.
13:28Benim zaten bilmediğim şeyler değil.
13:30Benim zihnimde olan şeyler.
13:31Aynı şekilde bütün bunlar da senin sana iyi geliş yok.
13:345 hareket sen biliyorsun.
13:36Bizim bir kedi tarafından.
13:39Burada da özellikle Canbaz'ı bir hayvanı.
13:42Bir kedi sever olarak kediyi seçtim.
13:45Şöyle bir sarsılmaya ihtiyacımız var.
13:47Biliyorsun bir kendine gel ya.
13:49Bir kendine gel bir toparlan.
13:51Yani işte Canbaz şöyle diyor ya.
13:55İzninle hemen söyleyeceğim.
13:57Belki en güzel yılın olur bu.
13:59Yaraların kabuk bağlamaz hayat buna izin vermez.
14:02Ama korkma onların nasıl saracağını daha iyi öğrenirsin belki diyor.
14:07Bütün şeyi okumayayım ama şöyle bitiriyor devam ediyor.
14:11Belki bu yıl hayatını bir hayvan olarak da yaşayabileceğini öğrenirsin.
14:16Çünkü bu harika bir şey.
14:18Bu kötü bir şey değil.
14:20Dediğin çok doğru.
14:22Sadece biraz onu şöyle renklendirmek için konuştum.
14:25Yoksa sen zaten sorunun içinde bence harika cevabı vermiştin.
14:28Bu bir öğreti bile değil.
14:30Evet gerçekten her dostun yapması gereken kadar da biraz kaşlarını çatarak konuşuyor.
14:36Biz dostlarımızın bizi güzellemesine, övmesine, yıkamasına ve ensemiz okşamasına o kadar alıştık ki
14:43dostluğun, arkadaşlığın, gerçek aile olmanın bir parçasının da yeri geldiğinde kaşların çatılması olduğunu unuttuk.
14:50Kötü bir şey değil o.
14:51Değil ve hayat basit.
14:53Kediler kaşlarını zamanında çatmayı bilir.
14:56Evet kesinlikle.
14:58Fazıl Sağ'a bir öykü yazmışsın orada.
15:01Fazıl Sağ ile ilgili.
15:04Babasıyla olan ilişkisi üzerinden de bir hikaye aslında.
15:08Sahne öncesi volta atışları çok hoşuma gitti.
15:11Oradan soru sormak istedim.
15:13Fazıl Sağ'ın sahne öncesi volta atışları yaratıcı sürecinin bir parçası mı?
15:17Babasından yadigar o bitmeyen yürüyüşte hangi anılar eşlik ediyor sizce ona?
15:23Babasından bir yadigar olduğunu kendisi daha önce bir kitabında yazmıştı.
15:27Dostluğumuzla bildiğim için mi?
15:28Evet ama onun haricinde bu gerçekten de var olan bir şey.
15:31Yani Fazıl gerçekten sahneye çıkmadan önce bu yürüyüşleri yapar.
15:35Ve orada yavaş yavaş çevreden, senden, benden, koridordaki herhangi birinden kopar, kopar, kopar.
15:42Giderek böyle bir uzaya doğru giden bir uzay aracının modüllerini geride bırakması gibi gerçek dünyayı geride bırakıp sonuçta kendi uzayına yolculuk eder.
15:54Böyle de yazabilirmiş bu öyküyü şu anda düşündüm.
15:58Şöyle oldu.
16:00Biz bir önceki yıl Fazıl Say ile Dünya Anne şarkılarını yaptığında,
16:08çok değerli kadın şairlerin şiirlerinden yaptığı şarkıların konserini yaptığında,
16:13Volkan Ürsever, Ferit Otman, Serenat Bağcan ve Fazıl Say.
16:16Bir de bunların bir anlatısı olsun.
16:18Bu şiirleri biz sadece sahnede, şimdi de şu şairden, şu şiirde demeyelim.
16:22Biraz o şairden bahsedelim, onun döneminden bahsedelim.
16:25Bu şiirin neden seçildiğinden bahsedelim gibi bir anlatıcı ile bunu daha kapsayıcı hale getirmek istemişti.
16:31Aramızda konuştuk.
16:32Yapabilir miyiz, yapamaz mıyız, yaparız dedik ve ben de bu konser dizisinin anlatıcısı olarak çalışılmış,
16:39yani ver akşam böyle kafama göre değil de çalışılmış bir içeriğin üstünden bir paydaşı oldum.
16:45Şimdi biz turne yaptık.
16:47Ben 2023 yılının yazında bu ekiple beraber, bu olağanüstü ekiple beraber turne yaptım.
16:55Nasıl bir deneyim, onu tanımak istiyorum hemen.
16:57Çok acayip.
16:58Bir gıybet vardır ortasında.
17:00Olay sadece gıybet değil bu.
17:02Bütün müzisyenlerin, tiyatrocuların, daha doğrusu turne ile iş yapan herkesin önünde saygıyla eğiliyorum.
17:09Büyük saygıyla eğiliyorum.
17:11Çünkü bak dünya starı da olsalar, dünya starı da olsalar gittiğin yerin fiziksel koşulları kadarsın.
17:18Tabii.
17:19Sen dünya starı da olsa falanca sahneye gittiğinde o falanca sahnenin kulisinin imkanları şuysa,
17:25kulisten çıkıp tuvalet için ta şuraya kadar gitmen gerekiyorsa, oradaki ayna kırıksa falan o kadarsın.
17:31Tabii ki bunların bir kısmı senin ekibin tarafından iyileştiriliyor.
17:36Eğer sen bir dünya starıysan ya da Fazıl kadar önemli bir isimsen,
17:39ekibin bunu harika hale getiriyor ama mekanın fiziksel koşulları kadarsın.
17:43Ya da o günkü hava durumu kadarsın.
17:47Ayvalık açık hava tiyatrosunda konser veriyorsan,
17:50akşam saatinde o açık hava tiyatrosunun üstünü kaplayan ağaçların üstündeki cırcır böceklerinin izin verdiği kadarsın.
17:58Susmuyorlar çünkü.
18:00O cırcır böceklere ne kadar izin veriyorsa sen o kadar müzik yapıyorsun mesela.
18:04Ve turne bütün bunları deneyimlediğim bir yolculuk.
18:07Muhteşem.
18:09İki müzisyen Volkan ve Ferit.
18:11Benzersiz bir ses.
18:13Serenad.
18:14Serenad ve tabii ki maestro.
18:16Yani bütün besteleri yapmış düşünmüş ve benim çok yakın arkadaşım Fazıl.
18:20Bir yandan çok eğlenceli.
18:22Baya eğlenceli.
18:24Bir yandan çok yorucu çünkü.
18:26Streslidir herhalde.
18:27Elbette.
18:28Her gece aynı şeyi bile yapsan,
18:30buradaki seyirci nasıl bir tepki verdi,
18:32buradaki ne oldu, o dur, bu dur.
18:34Bir de yaşayan bir şey turne.
18:36Aynı şeyi çalıyorsun salı gecesi.
18:38Çarşamba gecesi sen aynı sen değilsin.
18:42Tabii.
18:43Çünkü seyirci değişik, atmosfer değişik, mekan değişik.
18:46Aynı şarkı.
18:47Aynı sözleri söyleyeceğim belki.
18:49Ama değişiyor.
18:50Neyse çok uzattım.
18:52Böyle bir turne yaptık.
18:53Ve turnede tabii ki çok yorulduk, eğlendik, şu oldu, bu oldu.
18:58Bir yandan da ben sürekli Fazıl'ı izlerken, gözlerken şunu düşünüyordum.
19:03Fazıl'ın o Volta'daki benim burada 40 adımla 41. adıma kadar geçen sürede anlattığım
19:09aslında bütün yaratıcı insanların, özellikle de sanatsal yaratıcılıktaki süreç.
19:14Bir ressamın işte boyasını karması, işte benim defterimi, kalemlerimi hazırlamam gibi.
19:20Hangi sanat?
19:21Bir tiyatrocunun prova ya da onun da son kuliste bilmem ne yapması gibi.
19:26Ve makyajını hazırlaması gibi.
19:28Aslında orada bütün sanat üreticisi o 40 adım sırasında zihniyle bir hesaplaşma içinde.
19:36Ve o çok derin bir hesaplaşma.
19:38O hesaplaşmanın içinde hem şimdi var, şimdi olmak zorunda, şu an yaşıyor.
19:43Kaygı var.
19:44Hem geçmiş var, kaygı var, stres bir sürü şey var.
19:47Hem de gelecek var.
19:49Hatta o gelecek çok yakın bir gelecek.
19:51O gelecek 41. adım.
19:53Attığın anda ne olacak?
19:54O perdenin arasından çıktığın anda yeni bir gün.
19:58Bu beni çok heyecanlandırmıştı kavram olarak.
20:00Fazıl üstünden anlatabilmek de.
20:02Bunu şey de yapabilirdim, bir tiyatro oyuncusu, isimsiz biri.
20:05Ama Fazıl üstünden anlatmam.
20:07Hem o günlere kendi anılarıma bir saygıydı yaşadığımız bu sürece.
20:11Hem de Fazıl'a böyle bir hediye vermek istedim kendimce.
20:14Evet ve o şeyi algılamak çok iyi geldi bana.
20:17O yürüyüş, volta olayı, o bitmeyen yürüyüşler.
20:21Enteresandı benim için.
20:22Bir okuyucu olarak söylüyorum.
20:24Güzeldir Mavi'ye geçelim.
20:26Güzeldir Mavi'de Mavi hem bir özlem hem de bir kaçışı barındırıyor bence.
20:31Bu huzuru arayan bir yolculuğun iz düşümü mü?
20:34Yoksa Mavi'nin içinde kaybolmaya göze alacak bir teslimiyet mi sence?
20:38Belki ikisi de ama bu kitap özelinde şunu söyleyebilirim.
20:42Yine orada Mavi ile de kurulan özellikle söylediğin o kaçış falan meselesi.
20:47Yine benim hep kitaptaki beklemek olgusu ve kavramıyla ve sözcüğüyle olan ilişkimden doğdu.
20:53Ve bu öykünün de bu kitaptaki yeri yine benim için biraz budur.
20:58Gelelim şu beklemekle ilgili meseleme.
21:01Biz çok uzun bir süredir bekliyoruz.
21:04Bu kitapla ilgili her konuşma alanı bulduğum yerde bunu söylüyorum.
21:09Bekliyoruz.
21:11Evet o Mavi'ye kaçmayı bekliyoruz.
21:14Mavi burada hüznü de aslında temsil ediyor.
21:17Evet bazen hüznü diyelim kendimize kaçmayı bekliyoruz.
21:20Bir sahil kasabasında küçük bir balıkçı açıp orada artık huzur bulmayı ve bu şehrin gürültüsünden kurtulmayı bekliyoruz.
21:28Çocuğumuz burada iyi bir eğitim almıyor.
21:31O yüzden onu daha iyi bir yerde okula gönderelim.
21:35Hatta gitmişken o bizde mi arkasından gitsek.
21:38Bak falanca ülke bir de vize veriyormuş.
21:40Orada böyle sınırsız oturabiliyormuşsun demeyi bekliyoruz.
21:43Bir gelir düzeyi bir başka gelir düzeyi.
21:46Yahu artık bu tarım hiç kalmadı.
21:48Biz başka bir dükkancılığa mı geçsek diyor.
21:51Başka bir şey bekliyor.
21:53Yağmurun yağmasını bekliyoruz.
21:56Yağmur yağmıyor.
21:57Ekolojik düzenlileri bekliyoruz.
21:59Dünya büyük bir felaketin eşiğinde.
22:01Ekonomik düzenliler bekliyoruz.
22:03Çarşıya çıkmayalım.
22:05Sosyolojik düzenliler bekliyoruz.
22:07Şu anda Avrupa'nın en şiddet dolu ülkesiyiz.
22:12Yani 2024'ü böyle kapatıyoruz.
22:14Kadınlar, çocuklar ve hatta bebekler yaşamayı bekliyorlar.
22:22Sokakta rahatça yürümeyi bekliyoruz özgürce.
22:26Mesela kahkaha atabilmek istiyoruz.
22:28Çok zor bir şey.
22:30Bunun özgürce yapılabildiği bir emrini bekliyoruz.
22:33Bir kadınsak bunu düşünemiyoruz bile.
22:35Bunu düşünmeyi önce bekliyoruz.
22:37Adalet bekliyoruz.
22:39Hakkaniyet bekliyoruz.
22:41Liyakat bekliyoruz.
22:43Hak temelli bir yaşam bekliyoruz.
22:45İnançlara ve bütün yaşam tarzlarına eşit mesafede özgürlükler ve anlayışlar bekliyoruz.
22:52Ve bekliyoruz Ebru.
22:54Ve bekliyoruz.
22:56Bir mavinin gelmesini bekliyoruz.
22:58Yazın gelmesini bekliyoruz.
23:00Daha mutlu olacağımız günlerin gelmesini bekliyoruz.
23:05Dolapta boş askıların unutulmamasını, bizden önceki yaşamların çiğerini çöpünü taşımamayı bekliyoruz.
23:13İnsan gözlemcesi kuşların kaçmayacağı ve bizim yanımızda olacağı bir evrini bekliyoruz.
23:18Tıpkı sevgilisine deniz kenarında sefere göndermiş bir masal kahramanı bir kadın gibi onun döneceği günü bekliyoruz.
23:27Aşık olma ihtimalini bekliyoruz.
23:30Böyle anlatınca bitmiyor ama aslında bütün 41 öykü üstünden okuyunca bütün buralara doğru gidiyoruz.
23:36Zaten ama içinde beklemenin hani hikayelerin ana kurgusu beklemek üzerine ama o beklemenin üstünde de hep bir ufaktan sızı gibi de olsa bir ışık da var.
23:47O umudu da barındırıyor öyküler.
23:49O beni çok etkiler.
23:51Çünkü benim için birazcık şöyle yaz erken gelir.
23:54Yaz burada simgi bir mevsim tabii ki.
23:56Daha özgür olduğumuz, daha rahat olduğumuz, daha yüzümüzün güldüğü, daha günün uzun olduğu, gerçekten sabahın sabah olduğu, sabah olduğunda güneşin olduğu falan bir mevsim ya.
24:10O yüzden yaz erken gelir ama biz eğer yaz erken gelir diye bir kenarda oturur ve yaz erken gelir dersek yaz ancak belki erken gelir.
24:19Çünkü bu beklemek eyleminin bir eylemli karşılığının olması lazım.
24:25Az önce saydığım bütün bu şeylerin olması için bizim de bir şey yapmamız lazım.
24:30Bu bir şey derken hadi şimdi çıkalım eylemler yapalımdan bahsetmiyorum.
24:35Eylemlilik öyle bir şey değil.
24:37Eylemlilik bu amacın neyse bu amaç uğruna harekete geçmek, harekete geçebilmek, bunun için merak etme, sormak, sorgulamak, araştırmak, bilgiye ulaşmaya çalışmak bunların hepsi eylemlilik.
24:51Bizim hepimizin öncelikle o kendi saksımızdaki fesleğene nasıl su vereceğiz onu öğrenmemiz lazım.
24:59Böyle söyleyince çok romantik oluyor.
25:01Biliyorum bu romantiklikler de çok şekerli geliyor.
25:03Ben burada hayat mücadelesi veriyorum ne fesleğene diyecektir biri.
25:07Yani akşam eve götürecek yemeğim yok ne fesleğene diyecektir.
25:11Ama o akşam eve yemeğini götüremeyecek kişi için de bizim önce bu fesleğen simgesinden çıkalım.
25:17Evet belki de çok romantik olacak ama ne demek istediğimi anlıyorsun.
25:21Bizim önce gerçekten kendi bahçemizi çapalamamız, kendi incir ağacımızı dikmemiz, kendi gökyüzümüze sahip çıkmamız, kendi özgürlüklerimiz için sesimizi yükseltmemiz, kendi hak temelli yaşam arzumuzu net bir şekilde dile getirmemiz gerekiyor.
25:39O zaman eğer bunları yaparsak can basında dediği gibi belki yaz erken gelir.
25:44Çünkü bizim artık yaza ihtiyacımız var çok yorgunuz.
25:47Ruhumuz çok kış oldu.
25:49Bu ruhsal iklimimizin ihtiyacı var en azından.
25:53Saklama kaplarına kaç çocuğun ölüsü sığar abi.
25:57Çok vurucu.
26:00Modern dünyanın vicdansız düzenine bir isyan.
26:03Bu öyküdeki satıcı vicdanıyla yüzleşerek insanlığını arıyor mu yoksa sistemine çarklara teslim olmuş bir modern trajedi temsil ediyor.
26:15Ben orada tam bir karar veremedim.
26:17Sana sormak istiyorum.
26:19Bence ikisi de.
26:20Yani en azından benim bu satıcıdaki duygum ikisinin de olduğuydu.
26:27Evet bir yandan şunu farklayıp bu biraz önce belki de sözünü ettiğimiz kişi.
26:31Bu kişinin o satışları yapması.
26:34Bu kişinin gel gel bizde her şey 5'e demesi ama günün sonunda da oradan topladığı 10'ar kuruşluk 20'ler kuruşluk kar paylarıyla gidip bir kilo bile et alamayacak bir parayla ancak oradan ayrılması gereken bir dünya olduğunu biliyoruz.
26:49Yani bir yandan o çarkların içinde olmak zorunda.
26:51O çarkların gerçekten en işlevli dişlisi gibi davranmak zorunda ama bir yandan da durumun farkında.
26:57Ben çünkü şunun hem umudundayım hem de birazcık da bilincindeyim.
27:02Yani işte diyoruz ya vicdan öldü falan filan.
27:04Eğer gerçek bir katilden gerçek bir sosyopattan bahsetmiyorsak yani 9 yaşındaki bir çocuğun hayatına kast eden sosyopat bir yapıdan bahsetmiyorsak vicdan ölmedi.
27:18Asla ölmedi.
27:20Yani insanlıkta ölmedi.
27:23Varız en azından.
27:25Dün Ankara'dan yola çıktım ve havaalanına bizi ulaştıran taksi şoförü çok nefis ya taksiye bindikten sonra yola karar verene kadar bir şeyden göbekten dönmesi gerekti.
27:39Bir kararsızlık oldu.
27:41Göbekten döndü.
27:42Döndükten sonra durdu.
27:45Çünkü gereksiz yere sizi buradan döndürdüm dedi.
27:48Daha o anda güzel bir ilişki kurduk.
27:50Ankara Kitap Fuarı vardı.
27:52Kitap Fuarı ile ilgili bizi asla yormayacak bir iki kısa soru sordu ve o sorular da şu sizce kitap gerçekten okunuyor mu?
28:00Yoksa bu kalabalık gelip sadece görüp çıkıyor mu?
28:03Yoksa gerçekten kitap okunuyor mu?
28:05Yani yayıncılar birliğinin sorusunu sordu falan.
28:09Ama en son ne oldu?
28:11İndik.
28:12İyi yolculuklar dedi.
28:14Hafif de yağmurlu bir hava var.
28:16Böyle hızlıca bizi havaalanının ilk kapısından göndermek istedi.
28:19Sonra tam giderken dıt diye bir taksi sesi korna sesi duydum.
28:22Bir şey mi unuttum diye döndüm.
28:24Ne olmuş olabilir?
28:25Taksiden de inmiş böyle yapıyordu.
28:27İnsanlık hala var.
28:29Vicdan hala var.
28:31Biz birbirimizi hala seviyoruz.
28:34O çocukların ölümüne, o coğrafyaların değişimine, o haritaların üstünden birilerinin yaptığı hesaplara, sınırlar üzerinden birilerinin yaptığı hesaplara bu da çok üzülüyor.
28:45Ama akşam da eve giderken yemek götürmesi gerekiyor.
28:48Bu çok zor. O yüzden çok yorgunuz.
28:52Çok yorgunuz.
28:53Tencere kapak öykünden de bahsetmek istiyorum ama bu soru üzerinden kendi şahsi düşünceni merak ediyorum.
29:00Tencere kapak öyküsünden harekette günümüz kapitalist dünyasında bireyin kendisiyle uyumsuz ve hoşnusuz biraz önceki konuştuğumuz gibi hesaplaşmalarla sürekli tüketen olma hali mevcut.
29:13Bunları nasıl değerlendiriyorsun?
29:15Yani şu anki hepimizin modern şehir insanının olduğu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
29:21Hepimiz asık suratlıyız, paramız yok, depresyondayız.
29:25Bence hayat zor yani kolay değil ama her şey çok kara falan da değil tabii ki ama zor hayat koşullarındayız.
29:33Özellikle İstanbul'da yaşamak daha da zor gibi geliyor.
29:36Neler düşünüyorsun? Öykülerinde çünkü hepsinde bunlardan böyle kütleler var.
29:42Yani şimdi tabii ki sorduğun sorunun şöyle bir boyutu var.
29:45Oraya girecek olursak o haddimi de aşmak olur.
29:48Ama bizim işte üniversite yıllarında öncesinde kendi gençliğimizde okuduğumuz ne kapitalizm var bugün ne sosyalizm var bugün ne de diğer özellikle bir omsunu ekonomik yapılara dayanan yönetim biçimleri, yönetişim biçimleri.
30:03Bugün dünya çok daha başka bir dinamiğin içinde yönetiliyor.
30:06Aslında bunu da tuhaf bir şekilde hepimiz biliyor gibiyiz.
30:09Yani bu çok şeffaf gibi ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
30:12İşte algoritmalar diyoruz post truth diyoruz onu diyoruz bunu diyoruz bir şeyleri hepimiz konuşuyoruz da.
30:18Sürekli tanım yapıyoruz.
30:19Bir tanımlar yapıyoruz da altını tam da dolduramıyoruz.
30:22Ama günün sonunda şunu görüyoruz.
30:24Ya işte bu iki ülke geçen yıl düşman değil miydi?
30:30Ama bunlar şimdi nasıl COP 29'da aynı söz seçmenin altına imza attı ama zaten uygulamıyorlarmış.
30:36O yüzden atmışlar.
30:38Bu inanılmaz kafa karışıklığının içinde dünyanın sadece markaların logolarının sallandığı bayraklardan yönetildiğini biliyoruz.
30:47Bugün sınırların ötesindeki bayrakların tabii ki bir anlamı var tabii ki bir değeri var.
30:52Ben de bayrağı seven biriyim.
30:54Onu da söyleyeyim yani.
30:56Ama bütün o yönetişimsel kararları, bütün idare etme kararları, bütün sınırlar ötesi kararları işte bir takım markalar uçuşuyor havada.
31:05Markaların belirlediği değerler gibi zaman uçuşuyor havada.
31:09Bu işin o kısmı biz belki bunun neresindeyiz ne yapıyoruz dersen yani şöyle bir şey var.
31:18Gerçekten bugün şu anda belki de burada oturup bu sohbeti yapıyor olmamızda bile belki bir algoritmanın etkisi var.
31:28Yani bilmiyorum bir şey oldu beni senin önüne çıkardı.
31:31Yani biliyorum bu değil de anladın ne demek istediğimi.
31:34Belki sen bu kitabı hiç görmeyecektin.
31:37Yani şimdi bu çok tuhaf bir şey.
31:41Geçen hafta bir haber olarak dinledim.
31:45Yani önümüzdeki 3-4 sene içinde internet üstü bilgilerin neredeyse tamamı %90'ın çok ötesindeki bir rakamı yapay zeka bilgisi olacak.
31:57Bugünkü bilgi içeriğinin büyük bir bölümünü yapay zeka kurgulamıyorsa bile bütünlüyor.
32:05Yani bu paragraftan sonra hangi paragrafın geleceği önemlidir bir bilgide.
32:09Tarih kitapları da öyledir.
32:11Tarih kitaplarında niye tarihi ben bir kurmacı olarak gördüğümü söylerim.
32:15Çünkü bu paragrafla bu paragrafın arasındaki şurada ne olduğunu anlatmıyorsan ya da fazla anlatıyorsan bunun bir anlamı vardır.
32:22Biz şimdi bir bilgi çağında falan değiliz.
32:26Tam aksine muhteşem bir bilgisizlik çağındayız.
32:30Böyle olduğu zamanda bilgisizlik çağı içinde yönetişim modellerinin çok başka bir dinamikle ilerlediği ve çok kısa bir süre sonra da
32:43buna işte yapay zeka düşmanlığı falan değil öyle demeyelim.
32:47Yapay zekayı nasıl kullandığınla ilgili bir şey bu.
32:49Niye düşman olayım?
32:50Teknolojik her gelişmeyi ayakta alkışlarım.
32:54Keşke benim ülkem benim coğrafyam sağlıyor olsa bayağı bir zıplayarak alkışlarım.
32:59Bu değil ama bunu nasıl kullandığını şu basit halinde bile görüyorsam.
33:04Daha oralara gittiğinde ne olacağını bilmiyorum.
33:06O zaman bir tedirgin oluyorum.
33:08O zaman sana burada bir soru sormak istiyorum.
33:10Bu bir pipo değildir Margaret'in İmgelerin İhaneti serisindeki tablo üzerinden.
33:15Gerçeğin algılarla nasıl sorgulandığını görüyoruz.
33:22Sana göre gerçek nedir?
33:24Dayatılan mı?
33:25Sunulan mı?
33:26Yoksa Margaret'in simgelediği gibi az duyulan mı?
33:29Yani şimdi tam da aslında zaten bu öykünün burada olmasının nedeni az önce bir önceki
33:36böyle ateşli ateşli anlattığım şeylerde üstüne bunu sorman çok anlaşılır bir şey.
33:41Tabii ki gerçek dediğimiz şöyle bir şey.
33:44Elbette ki bir maddi bir gerçek var.
33:46Bardak ve içinde su var.
33:48Ve bu işte temas ediyorum ve sonuçta günün sonunda ikimiz de bununla ilgili aynı algıyla,
33:54aynı bilgiyle bir cümle kurabiliriz.
33:57Bir bardak su.
34:00Ama bu bir bardak su senin için hala aynı şey değil benim için olan şeyde.
34:06Evet bir bardak su.
34:08Hatta hatta bunun maddi karşılığı da aynı değil.
34:12Ben belki bununla doymayacağım.
34:14Susuzluğumu gidermeyecek.
34:16Böyle yapa yapa da canını çektirirdim.
34:18Susuzluğumu gitseydim.
34:20Çok fazla sudan örnek vermeyeyim.
34:22Şimdi demek istiyorum tabii ki az önce söylediğin gibi yani o haz da önemli,
34:27fayda da önemli gerçekle kurduğumuz ilişkide.
34:30Anlam da önemli.
34:32Onun kalıcılığı sürdürülebilirlik değil.
34:36Bu o anlamda sürdürülebilirlik değil.
34:38O da önemli.
34:39Ve bütün bunlardan oluşan bir gerçek var.
34:41Ama hala o gerçek ikimiz için aynı gerçek değil.
34:45Sadece ikimizin de birçok gönülde mutabık olabileceğimiz şey.
34:50Değil mi?
34:51Bugün geldiğimiz noktada o mutabakatlar ortadan kalktı.
34:57Çünkü artık sen ya da senin mahallen diyor ki ya ona bir bardak su diyor ama o adam.
35:05Değil.
35:07Bizim mahallede biz ona su demeyiz.
35:09Bu deriz.
35:11O susuzluğu gidermez.
35:13Bu susuzluğu giderir.
35:15Sen de diyorsun ki içmiştim ben bir kere.
35:17İyi de oluyordu yani.
35:19İçim ferahlı.
35:21Bunu unut.
35:23Bak hepimiz çok kalabalığız biz.
35:25Bu diyen çok kalabalığız.
35:27Gel buraya.
35:29Gel buraya katıl.
35:31Rahatla biat et.
35:33Gerçekliğin yeniden kurgulanabilirliği tamam bu çok sanatsal açıdan baktığında tatlı tatlı bu öyküdeki bir hale kadar gidebilir.
35:41Ama bugün biz yani yeniden kurulan gerçeklikle iktidarı değişen ülkeler biliyoruz.
35:47Ya da işte yönetim kararları biliyoruz.
35:51Dolayısıyla bugün.
35:53Ama senin marketin tablası üzerinden bu algıyı yansıtman bizlere ve sorgulattırman çok iyi geldi bana.
36:02Çok teşekkür ederim.
36:04Eğer bir sorgulama olduysa en azından şunların yeniden sorgulaması.
36:08Bu bir pipo değil derken aynı şeyi söylüyor zaten.
36:10Aynı yargılamayı yapıyor.
36:12Peki son soruma geliyorum.
36:14Okunmayan kitaplar kitapları değil okurları yaralar.
36:18Kitabın fetiş malzemesi olduğu bugünlerde bir kitap okunmadığında okurun vicdanında bir gölge bırakır mı?
36:26Yazarda ne bırakır?
36:28Bırakmamalı yazarda ne bıraktığını da okur düşünmemeli.
36:32Nokta.
36:34Yani bu tartışılmaması gereken bir şey.
36:37Bu işte hani toplum için mi sanat sanat toplum için mi?
36:40İnsanı insana insanla anlatma sanatı yumurta tavuk falan bütün bunları kapsayan bir durum gibi.
36:46Gerçekten de bugün dünya edebiyatının en tartışılmaz eseri ya da işte Nobel almış son Nobel almış falan.
36:55Ve ben sanıyorum ki bunu okumazsan ilişkimiz bozulabilir.
36:58Hani böyle laflar vardır ya suç ve cezayı okumayanla aynı masada oturmam.
37:02Oturma.
37:03Nasıl yani?
37:04Hayır oturma da ayrıca.
37:05Yani oturma da ne yapayım?
37:07Yani neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
37:09Oturma ya da işte nasıl Han Kang sevmedin mi falan lütfen yani ne yapıyoruz?
37:17Biz aynı dünyaların insanı değiliz.
37:19Will this sevmiyor musun?
37:21Will this'den will this diye bahsediyoruz.
37:23Yani biz oraya geçtik yani biz artık okumaktan geçtik isimle hitap ediyoruz.
37:27Şimdi bu tabii ki şey bir tavır hoş değil her şeyden önce.
37:33Ben de ilk gençliğimde böyle bazı kitaplar vardır.
37:36Yani o camiaya girmek istersin bu bir şey işidir çünkü.
37:40Açıkleştirilir sınır.
37:41Tabii ki hele ki bak okumadığım bir tehlike okudum sevmedim tehlike bile değil.
37:47Afor olsun.
37:49Aslında biraz önceki verdiğin örneğe çok benziyor.
37:53Buna biz artık böyle diyeceğiz.
37:55Gel buraya sen de ait ol.
37:57Yok ben hiç öyle düşünmüyorum uzatmayacağım bile.
37:59Yani her okurun bir kitabı okumama, okuyup sevmeme, okurken yarım bırakma, yarım bırakıp 4 ay sonra yeniden başlama.
38:08Ya da tam tersi şimdi okumayıp 10 sene sonra hayranı olma.
38:13Hayranlık tanımlamasını da sevmem onu da çıkarayım ama ona çok yakın hissetmek yani hakkı vardır.
38:21Bu her şey için böyle olmalıdır.
38:23Sevmediğim bir yemeği yiyor musun?
38:25Sevmediğim bir kitabı okumak için de zaman yok yani öyle bir şey.
38:30Mine Urgan'ın dediği gibi yani hiç sevmiyorsam bırakırım.
38:34Yani seni mutsuz eden, seni inciten, senin zihnini yoran, senin kendi varlığınla hesaplaşmana neden olan,
38:45seni sen olmaktan çıkaran bir evliliği sürdürüyor musun?
38:50Ne olur boşan?
38:51Lütfen.
38:52Ve ne olur bırak?
38:54Ve burada da o yazar ne düşünür?
38:56Yazar da bir şey düşünmesin.
38:58Çünkü senin bıraktığın o kitap bir başkası için de en değerli kitap olabilir.
39:03Zaten o yüzden sanat çok güzel bir şey.
39:06Kesinlikle.
39:07O yüzden çok tatlı bir şey, o yüzden çok güler yüzlü bir şey.
39:09Sanat çok güler yüzlü bir şey olmalı.
39:11Üstüne şakalar yapabilmeliyiz.
39:13Üzerine konuşmalıyız.
39:17Hüzünlü bir şey olduğunda bile, o hüzünden bahsederken bile yüzümüz gülebilmeli.
39:22Yani yüzümüzü güldüren şey oradaki yüzüne gülmek değil.
39:25Beraber bir duyguya geldik gülümsemesi.
39:28Tabii ki kitapları bırakabiliriz.
39:30Yazarın ne düşündüğünü de önemsemeyiz.
39:32Çok teşekkür ediyorum.
39:34Ve herkesin okuması gerektiğini ivedilikle söylemek istiyorum.
39:37Ama röportajımıza zaten düşüncelerimi yazacağım ayrıca.
39:40Çok teşekkürler.
39:42Ben teşekkür ediyorum.

Önerilen