T24 yazarı Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ile T24 editörü Hazal Sipahi’nin dizi, film ve belgesel gibi yapımları tartıştığı Ekran Aşkına’nın yeni bölümünde Pedro Almodovar’ın İngilizce dilindeki ilk uzun metraf filmi Yandaki Oda mercek altında.
Ingrid (Julianne Moore) ve Martha (Tilda Swinton), gençliklerinde aynı dergide çalışmıştır. Ingrid, ilerleyen yıllarda otobiyografik kurgu romanlar yazan bir yazar olurken, Martha savaş muhabiri olur ve hayatın getirdiği koşullar nedeniyle yolları ayrılır. Yıllarca iletişim kurmamalarının ardından, ilginç bir durumda yeniden bir araya gelirler.
Almodovar, İngiliz Edebiyatı bilgisiyle göz mü boyamaya çalışıyor?
Modernist Woolf ve Joyce’un bu melodramda işi ne?
Almodovar filmleriyle Elif Şafak romanlarının benzerlikleri neler?
Ingrid (Julianne Moore) ve Martha (Tilda Swinton), gençliklerinde aynı dergide çalışmıştır. Ingrid, ilerleyen yıllarda otobiyografik kurgu romanlar yazan bir yazar olurken, Martha savaş muhabiri olur ve hayatın getirdiği koşullar nedeniyle yolları ayrılır. Yıllarca iletişim kurmamalarının ardından, ilginç bir durumda yeniden bir araya gelirler.
Almodovar, İngiliz Edebiyatı bilgisiyle göz mü boyamaya çalışıyor?
Modernist Woolf ve Joyce’un bu melodramda işi ne?
Almodovar filmleriyle Elif Şafak romanlarının benzerlikleri neler?
Category
🎥
Kısa filmDöküm
00:00F24 ekranından herkese merhaba. Ben Ayşenaz Bulamur.
00:13Ben Azal Sipahi. Ekran aşkına da bizleri ekrana bağlayan dizi ve film gibi yapımları mercek altına alıyoruz.
00:19Peki hocam bu bölümümüzün konusu hangi yapım?
00:21Pedro Almodovar'ın New York'ta geçen son filmi Yandaki Odayı tartışalım.
00:25Ölüm korkusu üzerine kitap yazmış Ingrid eski dostu Martha'nın kanser hastası olduğunu öğrenir.
00:31Tedavi gören Martha artık daha fazla acı çekmek istemez.
00:35Kiraladığı lüks bir dağ evinde hayatına son verecektir.
00:38Ve son arzusu da yandaki odada bir dostunun varlığını bilerek ölmektir.
00:43Filmin açılış sahnesinde de Julianne Moore'un canlandırdığı karakterin aslında bir ölüm korkusu olan insan olduğunu öğreniyoruz.
00:51Ama Ingrid'e dair başka hiçbir şey öğrenmiyor.
00:55Ve ölüm korkusuna rağmen Martha'nın ondan öldüğünde yanındaki odadaki arkadaşı olması istediğini anlıyoruz.
01:05Ingrid bu teklifi kabul ediyor.
01:07Ama mesela biz Ingrid'in bu teklifi neden kabul ettiğini anlamıyoruz.
01:11Bu konuda kitap yazmak mı istiyor?
01:13Korkusunun üstüne mi gitmek istiyor?
01:15Ölümle mi yüzleşmek istiyor?
01:17Kendisini nasıl ikna ediyor?
01:19Biz bunu gerçekten anlamıyoruz.
01:22Genel anlamıyla da film Ingrid'in edebiyatıyla pek ilgilenmese de pek çok edebi referans mevcut filmde.
01:29Bunlara dair yorumlarınızı merak ediyorum hocam.
01:32Şimdi ölümün gölgesindeki iki kadın bu İrlandalı yazar James Joyce'ın Ölüler hikayesini hatırlar.
01:38Ve hikayedeki karakter gibi Martha da camdan bakıp kartanelerini izler ve bitmekte olan hayatını düşünür.
01:47Fakat bu iki hikayedeki tematik benzerlik bana göre filme bir katkısı yok.
01:53Çünkü birçok eserde ölüm teması var.
01:57Ama neden özellikle ölüler?
01:59Yani biz neden günümüz New York'undan 20. yüzyılın başlarındaki Dublin'e dönelim?
02:05Ve bu soruyu bana göre cevap duyamıyor film.
02:07O yüzden de havada kalıyor.
02:09Ve Joyce ve Virginia Woof referansları da bence filmde ne kadar böyle entelektüel bir hava estirse de maalesef film yani bu iki yazarın modernist tekniklerinden uzak.
02:22Ve film böyle giriş gelişme sonuç şeklindeki klasik olay örgüsüne de dayalı.
02:28İki romancının bu yenilikçi usluplarından eser yok.
02:33Tam tersine yönetmen modernizmin karşı çıktığı melodrama kullanıyor.
02:38Yani nasıl paralel annelerin giriş sahnesinde Hanmet'e referans vardı.
02:42Burada da Virginia Woof'a referanslar veriyor.
02:45Sanki böyle bir İngiliz edebiyatı bilgisiyle göz boyamaya çalışıyor film diye düşündüm.
02:51Oysa senin de dediğin gibi yani Woof ve Joyce yerine Ingrid'in aslında yazdığı kitaplara da film referans verebilirdi.
02:59Böylece karakterin sadece dostluğunu ya da hasta bakıcılığı değil onun yaratıcılığını da görmüş olurduk.
03:07Evet bir de bazı flashbackler mevcut edebiyat referanslarının yanı sıra.
03:12Ben de bu flashbacklerde mesela Ingrid ile Martha'nın dostluğunu görmeyi beklerdim.
03:18Çünkü mevcut flashbackleri çok havada buldum.
03:21Onlardan konuşalım isteyeceğim.
03:23Mesela Vietnam'da savaşan Martha'nın kızının babası başka bir şehre taşınıyor ve bu şehirde bir evlilik yapıyor.
03:31Ancak posttramatik stres bozukluğu yaşadığı için de bir yanan bir eve dalıyor ve burada hayatını kaybediyor.
03:39Martha bu hikayeyi Ingrid'e anlatırken aynı zamanda mesela Ingrid'e ilk defa kızından bahsediyor gibi bir hava var.
03:46Ve hani 80'lerdeki arkadaşlıkları sırasında Martha'nın kızı yok muydu? Vardı çünkü genç anne oldu.
03:52O zaman sen hani ölürken yanında olmasını isteyeceğin sonradan karşılaştığın arkadaşına kızından bahsetmedin mi?
04:00Ne kadar yakındınız?
04:02Yani Martha aslında kızıyla yakın olmak istiyor ama kızından arkadaşlarına bile bahsetmemiş mi?
04:09Yani Martha kızından arkadaşlarına bahsetmeyecek bir anneyse biz neden oraya birazcık daha girmiyoruz?
04:15Bu arkadaşlığa niye birazcık daha girmiyoruz?
04:18Ama biz böyle hani böyle hikayede başka hiçbir olay olmayan bir adamın ölüşünü izliyoruz.
04:25Bir diğer flashback Irak savaşına götürüyor bizi.
04:33Çünkü Martha bir savaş muhabiri ve burada işte Bağdat'taki Karmelit rahibinin yanına gidiyor Martha ve onun fixer gibi olan kişi.
04:43Fotoğraf çekmeyi konuşuyorlar. Daha sonra Martha beraber çekiyor.
04:47Hani oraya gittiği arkadaşından bu Karmelit rahiplerinden birinin eşcinsel olduğunu öğreniyor.
04:54Büyük ihtimalle ötekinin de öyle olduğu bilgisi geliyor.
04:57Ama neden orada biz savaşa gidiyoruz bunu kesinlikle hani anlamadım.
05:02Ve yani hani Martha'nın New York Manhattan 5. caddede yer alan evindeki duvarda asıldığı siyah beyaz bir fotoğraf var.
05:10Mesela bence o fotoğraf yeterince vurucuydu Martha'nın savaş muhabirliği zamanını anlatmak için.
05:17Ve burada da hani muhabirliğine dair de bir şey öğrenmiyoruz.
05:21Yani bir etik dilenme yaşıyor mu? O oluyor mu? Bu oluyor mu?
05:24Hani çok havada kalıyor flashbackler ve yani neden üstüme şu an savaş attım gibi bir hisle kalakaldım ben.
05:32Siz ne düşündünüz flashbackler hakkında hocam?
05:35Evet o senin bahsettiğin fotoğraf yetmez illa gözümüze sokulması lazım.
05:40Ve bu Irak, Vietnam ve Bosna'da yaşanan acılar da maalesef filme böyle rastgele serpiştirilmiş.
05:47Peki de biz neden bu acıları, savaşları New York'un lüks bir semtinde iyi bir dairede yaşayan bir savaş muhabirinin hatıraları üzerinden izleyelim?
05:59Sonra dediğin gibi bir klip var Irak Savaşı'na gidiyoruz.
06:03O da iki erkek sevgilinin yıllar sonra karşılaşmasını izliyoruz.
06:07Böylece sanki aşk ve savaş temaları da aynı sahneye böyle bir şekilde sıkıştırılmış.
06:15Bu Martha'nın eski sevgilisi de bir Vietnam gazisi ve ne yaşadığı travmanın ne de yanan boş bir evde ölümünün bana göre senaryoda bir katkısı var.
06:25Yani yasın evrenselliğini vurgulayan fakat hikayeyi derinleştirmeyen yaralarda geçiştirilmiş.
06:34Evet bu bir de ötenizi meselesi tabii ki de işleniyor filmde ve bu dostlukla ötenizi bir arada konuşalım isteyeceğim.
06:42Ötenizi her zaman bir münazara konusu olmuştur.
06:45Bence ben de hep böyle kişilerin kendi öz iradesiyle bir şeylerin etkisi altında kalmadan ötenizi istiyorlarsa eğer ötenizi seçebileceklerini düşünen biriyim.
06:55O yüzden filmin ötenizi yanlısı oluşunu da sevdim.
06:58Ama mesela flashbackler bu dostluğu da merkezine almıyor ya o yüzden bana Martha'yı aşırı bencil bir karakter olarak göstermiş oldu filmde.
07:10Ve yani bu öteniziyi seçerek ölmesi Martha'nın Ingrid'in başına legal belalarda açacak olmasına rağmen hala bunu diretiyor olması da aslında bana yine bu dostluk mu izliyoruz sorusunu sordurdu.
07:26Ve birazcık tek taraflı bulmaya başladım bu dostluğu.
07:29Ve Martha da her istediğini elde ediyor gibi bir şey oluyor yani neredeyse.
07:35Ama hani belki de ölüme çok yaklaşan birinin bencilliğidir diye düşüneyim hadi bari falan.
07:43Peki siz bu dostluğa dair ne düşünüyorsunuz hocam?
07:46Yani bence filmde ölümle ve dostlukla ilgili de çok basit sloganlar atılıyor.
07:52İşte hepimizin yandaki bir odada dosta ihtiyacı vardır.
07:56İki kadın aynı erkeğe aşık olsa da dostluk baki kalır gibi mesajlar bana çok didaktik.
08:03Ve bu sloganlar arasında da dostluk bana hiç geçmedi.
08:07Yani eğer bizim bu izlediğimiz dostluk belki Ingrid'in romanından bir kesit olsaydı ya da bu dağ evinde kalışları belki yine Ingrid'in roman yazma süreciyle ölçülseydi o zaman çok daha fazla ilgimi çekerdi.
08:24Evet kesinlikle öyle ve bu ortak sevgilileri geçmişlerindeki Damien üzerinden de aslında filmde iklim krizine dair de laf söyleniyor.
08:32Hani orayı da gördük hani okutucuya da tikimizi attık gibi bir şey olmuş oluyor.
08:39Ve bu film de Almodovar'ın İngilizce dilindeki ilk uzun metraj filmi.
08:43Ben senaryoda da bazı tutukluklar olduğunu düşündüm.
08:50Peki hocam sizce yandaki oda neden izlenir?
08:53Bence Türkiye'de son dönem çekilen filmlerin ne kadar iyi olduğunu fark etmek için belki de izlenebilir.
09:00Özellikle bu Kar ve Ay'ı, Tereddüt çizgisi, Faruk gibi filmler çok derinlemesine işliyor belli bir konuyu.
09:10Yani çok fazla dallanıp budaklanmadan.
09:13Onların bence ne kadar iyi olduğunu fark etmek için izlenebilinir.
09:17Ve yani ben Almodovar'ın filmlerine Elif Şafak'ın da romanlarına çok benzetiyorum.
09:23Yani gündemi ilgilendiren sosyal politik konular böyle sansasyonel bir hikaye çerçevesinde sunuluyor.
09:30Ve senin dediğin gibi böyle sadece okutucuklar mutlaka işaretlenmeli.
09:34Yani her filmde evet savaş, ölüm, aşk, iklim krizi, diğer sorunlar mutlaka böyle kısa da olsa yer verilmeli derinlenmesine işlenmeden.
09:45Evet mesela Mart'ı uzanırken bir sahnede Ingrid geliyor onun arkasına uzanıyor.
09:50Orada Bergman'ın personasına bir referans olduğunu düşündüm bunun.
09:54Ve aklıma şey de geldi yani burada bir queer moment yani bir muğlak an.
10:00Bir hani ne olacağını bilmediğimiz, ne olduğunu bilmediğimiz bir böyle bilinmezlik hali sunuyor bence bize.
10:08Çünkü evet hani ortak bir sevgililiği paylaşıyorlar zamanında.
10:12Hani hetero olduklarını sayıyoruz ama bilmiyoruz da.
10:15Yani bence hani o queer kutucuğunu illa tiklemek de gerekiyorduysa oradaki o queer moment dediğimiz o muğlak bir an gayet yeterliydi diye düşünüyorum.
10:25Yani bu kadınlar acaba birbirlerini arzuluyorlar mı?
10:28Geçmişlerinden başka bir şey paylaşmış olabilirler mi?
10:31Hani bu bile bana yeterli olabilirdi gibi geliyor.
10:35Bu sahneyi de sevdim.
10:36Bu sahneyi üzerinden de izlenir diyorum aslında.
10:40Bir de tabii ki görkemli bir prodüksiyon.
10:42Renkler güzel renkler.
10:44Tilda Swinton'ın giydiği örgü kazak çok güzeldi bence.
10:48Pro etenoze oluşunu da sevdim yine filmin.
10:51Peki sizce neden izlenmez film?
10:53Yani ben sırf böyle entelektüel gözükmek adına yani rastgele verilen tarihi ve edebi referansları açıkçası hiç samimi bulmuyorum.
11:04Yani şimdi mesela kızılcık şerbetinde alev öldüğünde bir eğitmen olan Kıvılcım camlara bakıp kar tanelerine bakıp James Joyce'u düşünüyor mu?
11:15Düşünmüyor. Çok abes olur bu.
11:16Yani filmde de eşit derece absürt.
11:19Ama mesela Özcan Alper'in karanlık gece filminin sonundaki bir obrağa doğru bir kar yağışı sahnesi vardır.
11:27O kadar etkileyici ki.
11:29Ve o sahnede böyle direkt olarak Joyce'a ya da farklı bir filozofa referans verilmez ama insanı derinden etkileyen bir kar sahnesi.
11:38Fakat yandaki o da tamamen bence göz boyamaya çalışıyor.
11:42Ve ben buna o kadar sinirlendim ki filmi seyrederken şu Martha huzura kavuşsa da film bir an önce bitse diye bekledim.
11:49Fakat gene de bitmedi.
11:51Devam etti.
11:52Ve neyse ki İspanyol arkadaşlarım da filmi hiç sevmemiş ve hiç samimi bulmamışlar.
11:57Evet hocam bu Martha'nın ölümünün ardından gelen ekstra 15 dakika benim için de neden izlenmezlerden bir tanesi.
12:05Çünkü yani olası bir cinayet soruşturmasına ve Swinton'ın da aslında başka bir rolüne kapı aralıyor bu son 15 dakika.
12:14Tilda Swinton'ın bir de kız rolünde izliyoruz nedense.
12:18O yüzden de artık orada artık melodramın tepesine vurmuş oluyoruz.
12:23Ve film gereksiz yere uzadığını düşündüm ben de orada.
12:27Bu eleştiriye katıldığım için değil komik bulduğum için söylemeden geçemeyeceğim.
12:31Independent'a yazan film eleştirmeli Adam White film için neredeyse orijinal gibi görünen.
12:37Ancak dikkatli bakıldığında üzerindeki etiketin Prado ya da Jujji olduğunu fark edeceğiniz sahte bir tasarım çanta almak gibi diyor.
12:46Bunu da baya sert buldum.
12:49Peki hocam sizin başka ekleyeceğiniz bir şey yoksa bir sonraki bölümde buluşalım diyelim mi?
12:54Tek bir şey söyleyeceğim ben o eleştiriye çok katılıyorum.
12:57Biraz elitist ama çok doğru ve çok yerinde bir eleştiri.
13:02Evet bir sonraki ekran aşkına da tekrar görüşmek üzere.
13:05Görüşürüz.