Oynatıcıya atlaAna içeriğe atlaAltbilgiye atla
  • evvelsi gün
Yeni Mahalle’de ortalık karışık. Sanki gökten tepelerine nefret yağıyor. Evde, sokakta, sahada, otobüste, yatakta, her yerde. Bunca öfke niye, kimse bilmiyor. Ama biz biliyoruz: Yoksulluk, adaletsizlik, umutsuzluk, bastırılmış hesaplar, çocukluktan devralınmış kırık dökük hayaller. Figen Şakacı, HınçAhınç’ta hıncın anatomisini çıkarıyor. Bu roman, yalnızca geleceksiz ve yoksul üç gencin dostluk hikâyesi değil. Aynı zamanda bugünün Türkiye’sine, gençliğine, erkekliğe, kadınlara, sınıfa, mahalleye tutulmuş bir yüzleşme aynası.

Şakacı’nın dili keskin, sezgili ve sahici. Gördüğüm en gerçek kadınlardan biriyle; romanı üzerinden sadece romanını değil, bu ülkenin gençlerini, öfkesini, dayanışma ihtiyacını, kadın olmanın ağırlığını, kadına dayatılan eril dili, doğurmayı bile tribünden öğrenmek zorunda kalmayı, erkek hadsizliğini konuştuk. HınçAhınç, içime biriken ama ifade edemediğim öfkeye karşılık verdi. Mahallede dolaşırken sadece karakterlerle değil, kendi bastırılmış kırgınlıklarımla, eşitsizlikle, suskunlukla da yüzleştim. Figen Şakacı’yı dinlemek, kadın olmanın hâlâ “anlatılması” gereken bir şey olduğunu hatırlattı. Ama aynı zamanda da: hâlâ yan yana durmanın, sözümüzü sakınmamanın, inadına yazmanın mümkün olduğunu da.
Döküm
00:00Herkese merhaba. T24'ten Ebru Dedeoğlu ben. Bugün şahane bir konuğum var.
00:06Figen Şakacı, Hınca Hınç. Tam dönemimizi aslında anlatan, bir nevi erk gücünden bahseden,
00:13kadınların kimliğini konuşturan ve duygularımıza tercümanı olan bir roman.
00:19Ben çok etkilendim okurken. Bugün konuğumuz, tekrar söylüyorum, Figen Şakacı.
00:24Hoş geldin Figen.
00:24Hoş bulduk.
00:26Nasılsın?
00:27Daha iyi günlerimiz vardı.
00:29Evet, depremden sonra görüşüyoruz. Uzun zamandır hep erteledik bu görüşmelerimizi.
00:34Evet, evet. Biraz memleket saatine ayarlı duygu durumlarımız. O yüzden sürekli alarm halindeyiz.
00:43Kendimizle ilgilenip nasılız?
00:46Aslında tam ismi de kitabın dönemi. Hepimiz galiba hınca hınç, öfkeyle doluyuz birazcık.
00:51Evet.
00:52Birazcık değil, hayli doluyuz.
00:54Gerçekten de ne diyeceğimi de bilemediğim bir dönemdeyim.
00:59Hani olumlu da bakamıyorum.
01:01Olumsuz da çok bakınca o zaman da çok aşağı düşüyoruz.
01:05En iyisi biz kitaplardan devam edelim yine.
01:08İlk sorumu sormak istiyorum.
01:09Hınca hınç, hayalleri elinden alınmış gençlerin, bastırılmış öfkeyle hayatta kalmaya çalıştığı bir hikaye.
01:17Mahalle hikayesi aslında.
01:18Ama son bir aya baktığımızda bu roman aynı zamanda bugünün Türkiye'sine tutulmuş bir aynalaşma, bir yüzleşme aynası gibi.
01:28Ne dersin bu konuda?
01:31Çok işte edebiyatın hayatı önceleyen bir yanı varmış.
01:35Ben üç senedir çalışıyorum romanla.
01:38Bütün bu ergenlik, ergenleri anlama, gençlerin dünyasına girme, onların öfkesiyle hemhal olma, okumaları, bakmaları, ne diyeyim, anlama çalışmaları sırasında hep şunu gördüm.
01:56Bu öfke coğrafyayla ilgili değil aslında.
01:59Yani ben hep şey sanıyordum böyle hormoneldir, hani kan kaynar, su kendine yol arar ve kendi yatağını bulduğu zaman dinginleşir ve hani buna da büyümek deriz.
02:13Aslında tam da böyle derken birden o kaynayan kan başka şeylere karıştı, toplumsal bir harekete dönüştü ve sanki böyle el almışlar gibi hani 2013'ten bu yana o zaman çocuk olanlar kendi hafızalarında tam oturmamış bile olsa bir kendi dertlerini dillendirme bahanesi olarak sokağa kullanmaya başladılar.
02:41Ben biraz onların evine, dünyalarına, ruh hallerine girmeye çalıştım.
02:49Onları anlamaya çalıştım.
02:51Tabii şimdi bizim bu gençlere borcumuz var.
02:54Yani onlara bir gelecek vaat etme, onların hayal kurma heveslerini ellerinden almama gibi bir aslında sorumluluğumuz, görevimiz var.
03:05Ha diyeceksiniz ki yazar bu görevle mi oturur masanın başına?
03:08Hayır yani bu görevle oturmaz ama benim yazarken karakterlerimi anlamaya çalışırken yapmak istediğim en önemli şey buydu.
03:19Kim bu çocuklar?
03:21Demar kim?
03:22Serdi kim?
03:24Arif kim?
03:25Onların anası babası kim?
03:28Nasıl bir yerde büyüyorlar?
03:29Nasıl bir yerde büyüyorlar?
03:30Kendilerine ait odaları var mı?
03:32Kendilerine ait dünyalarındaki kodlar neler?
03:35Dillerin neler?
03:36Kızların ruhu aynası.
03:38Kızların ruhu aynası.
03:39Ben tabii çok büyümeyle ilgilenen bir edebiyatçıyım.
03:42Yani meseleyi nerede olursa olsun hani bu topraklarda, hangi odalarda büyüdüğümüzle ilgilenen soruyu oradan başlatan bir yazarım.
03:53O yüzden de o soruya öyle başladığım zaman hemen şey onların inlerine sızdım diyeyim ve ortaya da hiç öngörmediğim bir şekilde.
04:06Aa bunlar hani şimdi böyle haberlerde falan gördüğümde şey diyorum benim çocuklar.
04:11Uşuyamalarını kaldıramayan çocuklar ülkeyi ayağa kaldırdı diye.
04:15Çok doğru.
04:16Zaten edebiyat da aslında politik değil mi ya?
04:19Yani herkes bunun tersini düşünüyor ama bence tam da politik olması gereken bir nokta.
04:25Tabii politik deyince hani hep asık suratlı işte ne bileyim böyle sert dilli bir şey anlıyoruz.
04:34Bizim kültürel kodumuzda, siyasi formlarımızda, düşünce biçimlerimizde hep öyle bir şey var.
04:39Ama zaten yani insan bizzatı politik bir hayvan.
04:46Tabii ki.
04:46Canlı türü.
04:48O yüzden hani en tarafsız olanın bile bir tarafı vardır illa ki.
04:54A politik olmak da politikaya da ayrıdır.
04:57Tabii tabii.
04:58Ayrıca bu gençleri de hani illa ki kolundan çekiştirerek politize etmek durumunda değilsiniz.
05:04Yani bir şeyi talep etmeye başladığınız andan itibaren zaten politik bir eylemlilik içerisindesinizdir.
05:14Bu illa ki fiili bir sokak hareketine döneşmek zorunda değil.
05:19Yani bir şeyi talep etmeniz.
05:21Sorgulamak.
05:22Bunun için mücadele etmeniz ve soru sormanız.
05:24Bunlar hep politik aslında faaliyetlerdir zihinsel olarak.
05:27Senin gazeteci geçmişin vardı.
05:29Biraz orayı bana anlatır mısın?
05:31Bilmeyen ve tanımayanlar için de söylemek isterim.
05:34Ben 89 yılında Güneş Gazetesi'nde başladım.
05:3790'lı yıllar gazeteciliğin en ateşli olduğu yıllardı biliyorsun.
05:43Ama şöyle benim tabii hem ben okuyarak şeyde basın yayında ve ben okula girdiğim sene basın yayın işgal edildi.
05:53Yani kendimi zaten ne derler öyle bir atmosferin içinde buldum.
05:58Hem gazeteciliğe başladım hem öğrenciliğe başladım.
06:00Benim şeflerim, müdürlerimin ilk dersi bana şeydi hani muhabirim olmak istiyorsun, muhbir mi olmak istiyorsun diye.
06:10Ve beni ilk gazeteciliğe başladığında öyle sormuşlardı.
06:14Merak edecek misin?
06:15Soru soracak mısın?
06:16Soru sormayı öğrenebilecek misin?
06:21Kendi yargılarınla değil olaylara daha geniş bir açıdan daha objektif bakabilecek misin?
06:28Ben öyle bir terbiyeyle büyüdüm.
06:31O yüzden mesela hep muhabir olarak kalmaya çalıştım.
06:35Hani çünkü benim zamanımda hep şey vardı.
06:38Bir an önce köşe yazayım, bir an önce malumat vuruşlu gibiyim.
06:42Bir an önce kendi görüşlerim gibi.
06:43Ne popülerdi ama o malumat.
06:45Ben muhabir olarak kalmaya çalıştım.
06:47En güzelim.
06:48Sonra da...
06:49En kutsalı belki de.
06:50Medyadaki o cevvaliyet, o medyanın hali pürmelali zaten benim gibi sisteme çok endeksli yaşayamayanlar için dışarıda tuttum.
07:02Edebiyata geçişin nasıl oldu orada?
07:04Nehir Söyleşiler yaparak başladım ben.
07:07Madem bu kadar soru sormayı merak etmeyi seviyorum dedim.
07:11İki İş Bankası Kültür İğenlerinden iki Nehir Söyleşi kitabım çıktı.
07:15Sonra orada böyle kurgu, güzel gidiyor.
07:19İşte bir kitabın kapağında adımı görmek.
07:22Bir de tabii çok hep edebiyatla hemhal.
07:25Tomlis uyarla başlayan dostluğumuz.
07:28Onun ne diyeyim tedrisatından geçiyor olmak, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, daha disiplinel bir okuma terbiyesi almam ve hep yazıyor olmam.
07:42Kendimi bildim bileli.
07:44Bütün bunlar beni zaten edebiyattan hiç uzağa düşürmedi.
07:48Tam tersi gazetecilik biraz fazla dilimi katır kutur hale getirecek.
07:55Ama kitapta hiç hiç hiç öyle bir şey yok.
07:58Tabii yani oradan uzaklaştıkça kendinizi, kendi üstü bunu yaratabilecek bir dil.
08:05Peki Serde biraz önce dedik.
08:08Serde'nin sahadaki varlığı karakterlerimizden biri.
08:12Mahalledeki erkeklik anlayışıyla çatışıyor aslında.
08:15Bu çatışmanın merkezine neyi yerleştirdiniz?
08:17Şimdi orada tabii romanın üç sacaya var.
08:24Bir tanesi derin yoksulluk ve tabii ki geleceksizlik ve endişe ve kendilerine tutulacak bir idea ya da ideal edinme çabası.
08:39İkincisi tabii otoriteyle olan dert.
08:43Bu hani ebeveyn midir yoksa bir eğitim kurumu mudur yoksa bir mahalle baskısı mıdır nedir?
08:50Üçüncüsü de tabii birbirleriyle olan ilişkileri, dostluk, arkadaşlık diyeyim, oradaki güven.
09:00Bu birbirimize hangi duygularla bağlanabiliyoruz ve birbirimize güvenmek için neye ihtiyacımız var bizim?
09:09O soruları sormak istedim aslında.
09:13Hani aidiyet, eve aidiyet, topluma aidiyet, mahalleye aidiyet, bir futbol kulübüne aidiyet ya da herhangi bir en küçük toplumsal birime, bir gruba, bir cemaate, bir cemiyete aidiyet mümkün mü hala?
09:28Onu tartışmak istedim.
09:30Serdi bunların içinde en saha kenarında kalandı.
09:34Maif diyelim.
09:35Ve tabii o benim metafor olarak da bir Türkiye aslında panoraması.
09:43Yani futbolun kodlarını kullanarak Türkiye siyasetini de toplumsalını da bence kültürünü de anlayabiliriz.
09:52En son biliyorsunuz yani bizim nasıl doğurmamız gerektiğini bile onun türbünden bize öğrenmek zorundayız.
09:58İlmanmış.
09:59Yani nasıl bir hadsizlik bu?
10:03Yani tabii erkeklerin dilinden, dünyasından bu kadına karşı bu otoriter ve vasikar dili söküp almamız şart zaten ama...
10:17O erin dil bizi mahveden.
10:19Yani mahveden ama bir yandan da o kadar da güçlendiren, maalesef hınçlandıran da bir şey haline geldi.
10:25Şimdi her şey orada oluyor.
10:27Yani o tür günlerde hınç da, linç de, sevinç de, coşku da, sahanın yani merkezde de, kenarda da her şey orada şekillenebiliyor.
10:39Ve birbirlerimizle, birbirimizle kurduğumuz ilişki de orada yeniden hizalanıyor.
10:46Hem birlikte hareket ederken, hem birebir öfkelerimiz ve sevinçlerimizle hareket ederken, coşkumuz ve üzüntümüzle hareket ederken birbirimizi kolluyoruz.
10:57Hem merkeze göre hareket ediyoruz, hem de tek başına hareket ediyoruz.
11:03O yüzden futbol benim için biraz tabii zor oldu oradaki şeyi anlamak.
11:11Çok meraklısı değilim, maç izlerim.
11:13Ama biraz daha yakinen izlemek istedim.
11:16Şimdi Ser'de hiç, yani hayatında futbolcu olmak, hele hele ünlü bir futbolcu olmak hayali yokken, babası tarafından oraya atılmış ve ancak saha kenarında kalmış bir karakter.
11:32Öyle olunca hani size ait olmayan bir düşü, ebeveyniniz hani Euro'ya çevirebilir miyim diye size bakınca, hani onu görmesi bana çok acıklı geldi.
11:44Çok acıklı. Aslında onun altında bir de tabii biraz önce dediğim gibi, aidiyetlik ve aidiyete ait olmak.
11:51Evet.
11:51Onun içinde olmak hissiyatı da var.
11:53Hep düşünüyorum ben o aidiyet duygusu, iyi bir şey mi bizler için kötü bir şey mi?
11:59Hani orada hep tartıştığımız konular ya, kitapta da bunu aslında onu sorgulama imkanı veriyor bizlere.
12:05Evet. Yani bağımsız düşünebilme yetisine sahip olmamız için gerçekten dolanımlı bir zihin ve eleştirel bir akıl tabii.
12:19Tabii ki analitik bir düşünceyle beraber.
12:22Şimdi bunu edinmek için de bütün bunlar konusunda uyaranlarınız olması lazım.
12:28Çok da. Tam kitabını okurken Fransız bir yazar Edouard Louis şey demişti, sen de biliyorsun zaten, erkeklik fakirlerin zenginliğiydi.
12:37Bam diye böyle kafamda şimşekler çaktı ve uyarıldım o anda.
12:43Romandaki erkek karakterlerde de Serde, Arif ve Tekin'de bu cümleyi çağrıştıran birçok sahne var.
12:50Sence bu mahallede erkeklik nasıl inşa ediliyor ve bu hangi yoksullukları yerini dolduruyor?
12:56Erkekliğin inşası maalesef öğrenilmiş ve ezberlenmiş, neredeyse bir ataspor olarak gelişen,
13:07hani babadan el alarak ve yumruğunu masaya vurarak, hötleyerek, zötleyerek ve severken bile biraz daha böyle hiddetle sevmeyi erkeklikten sayarak şekilleniyor mahalle içerisinde.
13:25Ya da sevdiğimi göstermem.
13:27E tabi mesela Tekin'in orası da, Tekin'in bizzatihi kendi varlığı da, içlerine girdikleri kapsülde,
13:34bu erkekliğin bence ne diyeyim en primitif hali.
13:43Bu hali biz her yerde odalarımızdan başlayarak, kürsülere kadar, meclise kadar, her türlü sosyal ve toplumsal birimlerde görebiliriz.
13:58Erkeklik zaten kendini bir kadın üzerinden inşa etmeye başlayınca çok daha acıklı geliyor bana maalesef.
14:06Hani bir kadını ezmek üzerinden ya da şimdi mansplaining dediğimiz, hani ben daha iyi bilirim.
14:13Deril bilmişlik.
14:14Ben daha iyi bilirim.
14:15Bir dakika ben sana anlatayım.
14:18Öyle değil bak ben sana anlatayım.
14:19Öyle değil ya da tane tane anla biz çünkü anla.
14:22O kadar bilmiyormuşuz bu arada bugüne kadar.
14:25Yani bu terimler olmasaydı da maruz kaldığımız ne diyeyim bir sürü şeyde adını koymadan,
14:35yeterince de karşı çıkamadan ve ifşa edemeden yaşadık tabi ki yani.
14:41Özellikle benim gençim ama şimdiki kuşak...
14:42Bizler aynı jenerasyonuz ve çok yaşadık.
14:45Onlara çok güveniyorum mesela.
14:47Şimdi ergenler 16, 17, 18 yaşında bu tür kavramlarla ve terimlerle artık yani sen dur bakayım ya sen bana mansplaining mi yapıyorsun falan diye hani diklenebilir.
15:01Ama tabi ki bu kelimeyi kullanmak gündelik hayat içerisinde bunu diklenecek hale getirmek bile sınıfsal.
15:10Yani şu anda çok çok büyük bir kısmı hepimiz gibi barınma, beslenme, okuma, geçinme derdiyle çocuklar.
15:25Yani çocuk işçiler, öğrenciler.
15:29Evet ve dün videoyu seyrettim bir kadın şey diyor, ne 23 Nisan'ı ya ben çocuğumun karnını doyuramıyorum.
15:36Bu sadece zenginlerin mi çocuklarının 23 Nisan'ı var diye.
15:40Artık neşe dolmuyor insan yani.
15:43Yani hiçbir yerde üstelik bu coğrafyada, bu işte batısı, doğusu falan artık birbirimizi kederde eşitler hale geldik.
15:53Kederde buluşur olduk.
15:55Buluştuk ama bunu da hani özellikle yoksulluğu benim karakterlerim de dahil olmak üzere.
16:02Romanımda ele aldığım mesele zaten bu toplumsal mesele yani bunun kader olmadığı yoksulluğun aslında tam tersi zengin olmanın bu çok daha kolay hale gelebileceği.
16:15Biraz uyanık, kurnaz ve birbirini satmak konusunda ahlaki bir bariyerin yoksa kolay olduğu bir öğretiyle de büyüdükleri için.
16:27Şimdi tabii orada bu demin sözünü ettiğim güven, bağ, sevme ilişkisi de biraz tabii sallantıda hale geliyor.
16:37Tabii sallantıda çok demek istedim.
16:40Biz şu an tabii panikteyiz yedinci katta olduğumuz için.
16:43Peki demara geçelim o zaman.
16:45Onun sınıf atlama hayali.
16:48Hayal hanımın evinde uyuyakalmasıyla kırılıyor aslında o sınıf atlama hayali bir anlamda.
16:54Bu sahnede kurduğun semboller Türkiye'deki sınıf temasını nasıl açıyor, nasıl açıklıyor?
17:00Şimdi tabii demin sözünü ettiğim şeyden devam edeyim.
17:06Yani yoksulluğun kader olmadığını en iyi demar anlıyor o ayette.
17:11Ya o hayalleri ve hayal hanım, hayal hanım çok önemli bir karakter.
17:15Tabii tabii oradaki, şimdi hayal hanım da benim çok iyi tanıdığım ve her şeyden biraz, her şeyden işte beş cümle, beş sözcük bilmek ve onu cümle içerisinde kullanmak konusunda mahir bir karakter.
17:36Çok karakter anlatmayı sevmem ama onların ikisi arasındaki ilişki çok önemli.
17:43Çünkü demarın ona baktıkça bir servet düşmanlığına kadar varan ama aynı zamanda şimdi o kelimelerle, o tırnak içinde solcumsu jargonla konuşup bu kadar zalim olabiliyor musun?
18:04Aslında demarın hayal hanıma sorduğu soru o.
18:08Oradaki demarın uykusu huzurlu bir uyku değil.
18:11Hayalini kurduğu bir hayatın içinde kendini düşleyip oraya böyle gelişi güzel yayılma, ben de böyle olacağım değil o.
18:22Onu ondan alma, hınç orada başlıyor.
18:26Hınç zaten ben çok olumsuz bir duygu olarak da biliyordum ama hıncın gerçekten bir hesaplaşmaya, bir yüzleşmeye davet eden ve bunu eylemlilik düzeyinde hani kısa çöpün hakkı olarak gören,
18:45hani kısa çöpün uzun çöple bir ne diyeyim karşı karşıya gelip ondan hakkını alabilme meşruiyeti sağlayan bir yanı da var.
18:56Peki orada hasetlik de var diyebilir miyiz hıncın altında?
19:00Ya çok tabii, altı çok geniş.
19:02Onu neyle harladığınıza da bağlı.
19:05Yani o yüzden ben çok korkarım şimdi hani çünkü hınçla linç arasındaki sıra çok ince.
19:12Peki sahanın kenarındaki serdenen bahsedelim yine.
19:18Orada babasının başaramazsan sanayiye veririm.
19:21Aslında birçok çocuğumuzun, hala günümüzde de birçok çocuğumuzun gerçeği, gençlerin hayal kuramadığı, yalnızca başarmak zorunda kaldığı bir düzende.
19:32Sence gerçekten kazanan var mı bu dünyada ya da bu sistemi?
19:36Yok edebiyat zaten bence kazananla ilgilenmez.
19:39Ya zaten şu muhabbetimizle bire baksana gerçekten saf ve som edebiyat konuşamamak hale geliyoruz.
19:47Yani hani ben yazarken dilde mesela bu özellikle bu romanımda mümkün olduğu kadar tırnak içinde kötü bir şey söyleyeceğim.
19:57Bunu da böyle hep bana sorarlar.
19:59Edebiyat yapmamaya çalışarak yazdım.
20:02Bu ne demek?
20:03Yani dilde mümkün olduğu kadar metaforu, imgeselliği, dilin kendi içindeki müziğinden, tınısından, tonundan taviz vermeden sadeleştirmeye çalıştım.
20:21Çünkü bu çocuklar da yazar elinde araçsallaşıp öyle çok süslü süslü bir anlatımla ne diyeyim benim elimde oyuncak olmasınlar istedim.
20:35Ben okurken şunu hissettim.
20:37Bazı yerler çok sert geldi.
20:38Gerçi o hıncı hıncın o öfkesi ya da içimdeki öfkeyle çok birikti ve çarpıştılar.
20:44Daha da fazla yaşadım belki kitabı.
20:47Hatta böyle hınç birikiyor, taşıyacak ama yer bulamıyor.
20:52Çünkü öfkemizi de bir yere sunamıyoruz.
20:55Çünkü herkes aynı öfkede.
20:58Bugünkü bizim ülkemizde yine siyasete girmek zorundayım ama aslında romanda da o siyaset var yani siyasilik.
21:07Öfkemizi ifade etmenin yolları değişti mi sence son dönemde?
21:11Tabii çok daha korkunç boyutlara ulaştı.
21:14Ama şimdi hep daha önceki röportajlarında da hep söylediğim ve daha çok duyulmasını istediğim konu şu.
21:26Öfkeden konuşuyoruz, hınçtan konuşuyoruz.
21:29Normalleştirdiğimiz linçler, linçin gündelik dildeki bu kadar kolay kullanımı,
21:38işte ne bileyim birinin sana ters davranması bile linç yedim abiye falan görmesi.
21:42Bunun da bir duyarsızlaşmayı getiriyor ama.
21:44Bunun normalleştirme hali, çabası ve bunun sanki çok alıştığımız bir şeymiş gibi alıştık ama alışmamaya da alışmalıyız bence.
21:56Bu beni çok korkutuyor bir kere.
21:59Öfke kadar konuşmak istediğim şey gene neşe, gene dayanışma.
22:04Yani işte dün deprem oldu, anında parkta bir masaya herkes evden ya da marketten ya da bir yerlerden alabildiği kadar bir şeyler alıp koydu.
22:19O masa, o sofranın başına herkes gene kuruldu.
22:22Şimdi ben bunları özlüyorum.
22:25Yani elinde battaniyeyle, dolmayla, parka koşturan insanlar daha şurada bir şey olmadı yani.
22:33Anlatabiliyor muyum?
22:34Hani on küsür sene bu kadar hızlı değişemeyiz.
22:37Değişemeyiz.
22:38Yani bu içimizdeki şeytanla melek aynı anda uykuya yatmış olamaz yani.
22:44Bir tarafımızda hep ama o yardımlaşma ve dayanışma noktası var sanki.
22:50Yani ne kadar öfkelesek de, ne kadar kötüye gitsek de, çürüksek de yine bir yerde o kıvılcımlar az da olsa hani umuda dair ya da ben öyle görmek istiyorum.
23:01Hiç bunun bence etnik, hani Türklükle falan ilgisi yok.
23:03Yok yok.
23:04Sadece şöyle bir şey var.
23:05Şimdi biz bir arada yaşamaya, hani Osmanlı'dan bu yana, Bizan'dan bu yana biz zaten bu toprağın bilgisi var.
23:13Evet.
23:14Bu toprağın kadim bir bilgisi var.
23:16Bu bir arada yaşama bilgisi.
23:18Evet.
23:19Dolayısıyla burada bütün, yani bu renkler, bu çeşitliliği, bu renklerin bu çeşitliliği, bu toprakları bu kadar bereketli yapan,
23:28hani bu kadar çabayla bile artık bakar mısınız yani park toplanma alanlarında bile inşaatla karşılaştığınız,
23:37bugün onu konuştuk.
23:38Hani ne yaparsanız yapın, yok edemediğiniz bir toprağın üzerinde, bir kadim bir kültürün üzerinde yaşıyoruz.
23:47Yani artık bina istemiyoruz, yeşil alan istiyoruz demek bile suç olduğu bir dönemdeyiz ki.
23:53Ama işte yine de bulduğumuz her yere oturup, işte orada küçük bir sofra, sofra yoksa bir bez, orada toplanıyoruz gene.
24:01Birbirimize kokanat gelebiliyoruz.
24:03Dayanışıyoruz.
24:04Ama bunun için de illa bir felaketi ve kıyameti beklememiz gerekmiyor.
24:09Bu günlük hayatımızda da bunu yapmamız lazım bence.
24:15Ve bu çocuklara borcumuz var gerçekten.
24:17Ben Palahayra'yı yazdığımda, işte 2014'te çıktığımda, orada da yani 90'ları anlatırken de bu gençlere borcumuz var demişim.
24:28Aradan geçmiş bilmem kaç sene, hala.
24:3030 yıl.
24:3130 yıl, hala diyorum ki yani bu sefer, bu dönemin gençliği, bu benim karakterler yani 2000 doğumlular benim.
24:40Bu karakterler sokakta yani.
24:42Tabii 2000 doğumlular.
24:43Z kuşağı.
24:44Ben öyle çok, onlar hiç kategorize edilmekten de hoşlanmıyor.
24:49Benim yeğenim, sokaktaki çocuk, işte komşumun kızı, ben bir çocuk sahibi değilim ama hani bütün gözlemlediğim şeyler,
24:58hani onları alıp tıkıştırdığımız, bizim de onlara yaptığımız ebeveyn olarak, yetişkin olarak bu mansplaining hikayesi,
25:06onların da çok hoşuna gitmiyor.
25:08Ben de onların yaşındayken bana bir şey öğretilmesine hiç hoşlanmazdım yani.
25:12Boomer diye bir şey yoktu o zaman ama.
25:15Peki son sorularıma geçiyorum.
25:17Şu mama karakteri sürekli aynı cümleyi tekrarlıyor.
25:20Ben çok detay vermeyeceğim, herkes okuyunca anlasın.
25:23Ne dediği tam anlaşılmıyor, arabasında ne taşıdığı bilinmiyor.
25:27Mama neyi başlatıyor ve neyi gösteriyor bizlere?
25:30Çok teşekkür ederim.
25:32Bu soru gerçekten bugüne kadar hiç karşılaşmadım.
25:35Hep de bekliyordum yani.
25:36Benim en sevdiğim kısmı da çünkü.
25:38O evini taşıyor.
25:41O bir yersizliği, yurtsuzluğu temsil ediyor.
25:45Ve şeyin, ananın aslında onun peşine takılması.
25:52Yani evini taşıyanla, evinden kaçanın bu şehrin içerisinde birbirlerine karışması,
26:01birbirlerini takip etmesi, benim en çok yazarken, en çok duygulandığım ve yazmaktan çok hoşlandığım bir şeydi.
26:10Ve tabii ki sürekli seslendirdiği, o sese takılıyor, o sese takılıyor, o sese takılıyor.
26:22Ve o sesin kelime anlamı hırsız var.
26:27Yani onun da evini çalan, onu da geleni çalan.
26:30Çok duygusal bir sahne o kitapta, yani bölüm diyeyim.
26:34Okuyucularımız da ona özellikle dikkat etmelerini istiyoruz.
26:37Çok teşekkür ederim.
26:38Ben teşekkür ederim.
26:39Gerçekten sonuçta bir yazar herhalde anlaşılmaktan başka ne ister yani?
26:46Ben romanı okurken gerçekten böyle derin derin okuduğumda kendimde bir değişim hissettim.
26:54Evet ya bu ben de böyle hissediyorum.
26:57Kuşak farkı, osluplu, ev konusu benim için çok önemli.
27:01Barınma meselesi.
27:02Gerçekten böyle tüylerim diken diken oldu derler ya öyle anlar vardı.
27:07O yüzden biraz siyasi gittim ama bu kitapta onu hak ediyor bence.
27:12Romanın bir eklemem gerekirse katmanlarından biri de zaten mekanı, şehri özneleştirip yazarı nesneleştirmek üzerine aslında tasarladığım bir şeydi.
27:25Yani yazarı mümkün olduğu kadar dışarıda tutup gerekli anlarda içeri şey yapıp birbirleriyle iç içe geçişlerini.
27:33Evet orada o sahnede o çocuklarla oradasınız.
27:37Evet yani bir rasathaneden yazmış gibiydim bir masa başından değil de gerçekten.
27:41Kesinlikle öyle ama o çok hissediliyor.
27:43Bunu söyleyebilirim yani.
27:44Son sorum peki futbol sahasına girelim mahallenin futbol sahası.
27:49Sadece bir oyun alanı değil burası.
27:51Burada kurduğun dinamik bir bastırılmış öfke ve gösteri arasında nasıl bir bağ var?
27:57Tamamen işte toplumsal ve kültürel olanın arenası orası.
28:03Evet.
28:04Agorası daha doğrusu.
28:05Her şey orada.
28:07Her şey orada.
28:09Her şey orada ve oradan çıktıktan sonra da bize sirayet eden eve taşıdığımız, odalara taşıdığımız, birbirimizle ilişkilerimize kadar taşıdığımız.
28:21Orada olan orada kalmıyor yani.
28:23Orada olan sokağa taşıyor.
28:25Öfkeyse öfke, sevinçse sevinç ve bütün ilişkilerimizi yeniden belirliyor.
28:34Yani şöyle sevinçle ve öfkede birlikte olabiliyor isek bunun çok daha optimal olanını ve çok daha verimli olanını, üretken olanını başka bir şeye taşımak mümkün mü?
28:49Hani bu nedir bunu işte ne bileyim bir takımı tutarken hissettiğimiz bağlılık ve sadakati sevgilimize, hayalimize de gösterebilir miyiz?
29:04Kendimize gösterebilir miyiz?
29:06Çünkü aslında taraftarlık son derece platonik bir ilişki.
29:12Hani ben Fenerbahçe'yi seviyorum diye Fenerbahçe de beni sevmiyor yani.
29:17Anlatabiliyor muyum?
29:18Anlatabiliyor muyum?
29:19O yüzden buradaki sevginin ve öfkenin dozunu biraz da ben bu erkek dünyasına mainstream yapıyorum.
29:27Bir daha ayarlasanız, kendi içinizde o türbünlerde slogan haline getirdiğiniz ve aynı anda 30 milyon kişinin, atıyorum milyonlarca kişinin izlediği ve izleyeceğini bildiğiniz,
29:39o sloganlarda biraz ayar çekseniz, madem bu kadar çok görünür olmak istiyorsunuz, bu görünürlüğün altına çok daha eşitlikçi bir dil kullansanız ne kadar güzel olmaz.
29:53Mesela bizi kadınlığımıza dair zihin yürütmemezseniz.
29:56Sizi hiç ilgilendirmez.
29:57Hamliniz değil, erkek dünyasının bedenimizden elini çekmesi şart.
30:02Bedenimiz bize ait, size ne?
30:04Çok teşekkür ediyorum, iyi ki geldin.
30:08Sağolun, çok sağolun.
30:09Bugün Figen Şakacı ile birlikteydik.
30:13Kendisiyle ilk kez tanıştık ama hep tanıyor gibiydim.
30:17Bu kitabı da okumanızı özellikle tavsiye ediyorum.
30:19Çünkü şu an ülke gündemi, yaşadığımız bunca sorun arasında, içimizde birikmiş olan baskı ve öfkenin aslında karşılığı bu kitapta var.
30:31Dayanışma ile umudu tekrar canlandırabilmek niyetiyle.
30:35Görüşmek üzere, hoşçakalın.